<div>70-80 metrekare 2 odalı evlerde, 10-15 nüfuslu aileler idik.</div> <div>Evden de misafirlerimiz eksik olmazdı.</div> <div>Bizden biri İstanbul yada Ankara’ya gidip geldi mi, sanki uzaya gitmiş gibi mahallenin konusu olurdu…</div> <div>Okulda defterlerimizi, kalemlerimizi idareli kullanır, babalarımız masraf yapmasın diye gayret sarf ederdik.</div> <div>En büyük eğlencemiz çarşıdaki atari salonlarıydı…</div> <div>İnanın eskiden annelerimiz zeytinleri sayarak bize verirdi.</div> <div>Makarna bile bize lüks gelir, hele hele ayda bir tatlı yedik mi işte o zaman bayram ederdik.</div> <div>Mahallede birkaç evin dışında televizyon olmazdı.</div> <div>“Araba araba olsun tenekeden olsun” der, en basit araba sahibi bile olurken mutlu olurduk.</div> <div>En fazla iki çeşit elbisemiz vardı.</div> <div>Ayakkabı ise bizim için bugün ABD dolarından bile daha kıymetliydi…</div> <div>Vallahi-billahi yine de mutluyduk…</div> <div>Bugüne dönersek;</div> <div>Evler 200 metrekare, kişi başına 1 oda, sabah kahvaltıda 10 çeşit, yılda bir kez değiştirilen perdeler ve koltuk takımları, yılda bir kez tatil, öğlen-akşam bol çeşit yemekler, onlarca çeşit elbise, pahalı güneş gözlükleri, en lüks yaşam tarzı…</div> <div>Sürekli ucuz arsa arayan, parasını faize, dövize yatırmak için finans sitelerini takip eden, akrabası öldüğünde “tüh, yine taziye var” diyen, bol paralı ama mutsuz insanlara döndük.</div> <div>Yaşlısı-genci, erkeği-kadını, herkesin harcaması artmış, artık doyumsuz birer birey haline gelmiştir.</div> <div>Ve halen mızmızlanırız…</div> <div>Gerçekten fakir miyiz?</div>