<div>Hoşer, tokluk hissinin saniyeler içinde oluşan bir durum olmadığını, vücudun bu sinyali üretmesi için zamana ihtiyaç duyduğunu belirtti.</div> <div>Hoşer, yağ ve protein ağırlıklı besinler bağırsağa ulaştığında devreye giren kolesistokinin hormonunun tokluk mekanizmasının merkezinde yer aldığını anlattı. Bu hormonun pankreası ve safra kesesini harekete geçirerek sindirime destek verdiğini, aynı zamanda beyindeki iştah merkezine “tokluk” sinyali gönderdiğini aktardı.</div> <h4>Ancak bu sürecin ortalama 15–20 dakika sürdüğünü hatırlatan Hoşer, “Yemeğini 6–7 dakikada bitiren bir kişinin vücudu aslında doymuştur ama beyni bunu henüz algılamaz. Bu yüzden gereğinden fazla kalori alınır” dedi.</h4> <div>Hızlı yemenin kan şekeri dalgalanmalarına, çabuk acıkmaya, aşırı atıştırma isteğine ve uzun vadede insülin direnci riskine kapı aralayabileceğini söyleyen Hoşer, yavaş yemenin leptin duyarlılığı üzerinde bile olumlu etkiler gösterdiğine dikkat çekti.</div> <div>Çiğneme süresinin artmasının sindirimi güçlendirdiğini ve tokluk hormonlarının daha dengeli salındığını dile getiren Hoşer, “Ne yediğiniz kadar nasıl yediğiniz de önemlidir” vurgusunu yaptı.</div> <div>Hoşer ilaveten, “Vücudun kendi temposuna uymak, daha az yemek zorunda kalmak değil. Daha istikrarlı bir metabolizma, daha düzenli iştah ve daha sağlıklı bir beslenme davranışı demektir” ifadelerini kullandı.</div>