<div>Masada çay vardı ama konuştuğumuz konu çok daha sıcaktı: Emeklilerin yaşam mücadelesi.</div> <div>Ekmen, sadece bir dernek başkanı değil; aynı zamanda emeklilerin sesi, sığınağı ve mücadele arkadaşı. Her gün onlarca emekliyle birebir görüşerek geçim sıkıntısından yalnızlığa, sağlık sorunlarından psikolojik baskıya kadar pek çok derdi sabırla dinliyor.</div> <div>Kapısını çalan her üyeye zaman ayıran, talepleri ilgili kurumlara ileten ve çözüm arayışlarını yılmadan sürdüren Ekmen’in duyarlılığı, görev bilincinin ötesinde bir vicdani sorumluluğa dayanıyor. “Bu insanlar ömrünü çalışarak geçirdi, ben de onların hak ettikleri onurlu yaşam için elimden geleni yapacağım” diyerek mücadeleye omuz veriyor. Sohbetimizde dernek üyelerinin en çok dile getirdiği şikayetlere kulak verdik.</div> <div></div> <div>Ortaya çıkan tablo karamsar: Emekliler artık sabır değil, geçim istiyor. Maaşları ev kirasına yetmeyen, mutfağa giremeyen, torununa harçlık veremeyen bir nesil, ömrünü çalışarak geçirmiş ama bugün markette fiyat etiketi okuyarak yaşamaya mahkûm edilmiş durumda.</div> <div>Bu tabloyu konuştukça derinleşen bir yara gibi hissettik; her cümle bir başka sıkıntının kapısını araladı. Maaşların yetersizliğinden TÜİK verilerine olan güvensizliğe, ev kiralarının yükünden sosyal yardımlara kadar pek çok başlıkta emeklilerin sesini duymaya devam ettik. Şimdi gelin, Hüseyin Ekmen’in tanıklığında emeklilerin gündelik hayatta karşılaştığı somut sorunlara ve bu sorunların arkasındaki gerçek hayatlardan kesitlere birlikte bakalım.</div> <div> </div> <h3><strong>“MAAŞ DEĞİL, SADAKA VERİLİYOR”</strong></h3> <div>Başkan Ekmen’in sözleri çarpıcıydı; “Emekliler her gün derneğe gelip aynı cümleleri kuruyor. ‘Bize maaş değil, adeta sadaka veriliyor.’ Bu insanlar bu ülkenin çimentosudur. 25-30 yıl çalışıp devlete prim yatırmış, emek vermiş bu insanlar neden huzurlu bir emeklilik yaşayamıyor?”</div> <div>Üyelerin sıkça dile getirdiği bir diğer konu da Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı veriler. Emekliler, TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranlarının sahadaki gerçeklerle örtüşmediğini savunuyor; “TÜİK verileriyle market reyonları arasında uçurum var. Kağıt üstünde %70 deniyor ama gerçek mutfak enflasyonu %150’yi bulmuş durumda. Emeklinin gözü TÜİK’e değil, manavın etiketine bakıyor. Çünkü asıl gerçek orada.”</div> <div> </div> <h3>“EV KİRASI MAAŞI GEÇTİ”</h3> <div>En çok dile getirilen sorunlardan biri de ev kiraları. Ekmen, birçok emeklinin maaşının yarısından fazlasını kiraya verdiğini belirtiyor: 5 bin kira ödeyen bir emekli, 10 bin lira maaşla nasıl geçinsin? Çocuğuna mı baksın, ilaca mı versin, pazara mı çıksın? Çoğu artık torununu görmek istemiyor, çünkü harçlık veremediği için mahcup oluyor.”</div> <div> </div> <h3><strong>“KARŞIMDA AĞLAYAN ONLARCA EMEKLİ GÖRDÜM”</strong></h3> <div>Hüseyin Ekmen’in en çok zorlandığı şeylerden biri de anlatırken sesi titreyerek paylaştığı şu cümle oldu; “Ben bu odada kaç emeklinin gözyaşını gördüm, sayısını unuttum. Utanarak geliyorlar, ‘Başkanım hiç değilse kömür yardımı var mı?’ diye soruyorlar. Oysa bu insanlar ömür boyu çalıştı. Biz sadaka değil, insanca bir yaşam istiyoruz.”</div> <div> </div> <h3><strong>EMEKLİLERİN TALEBİ GEÇİNEBİLECEK BİR ÜCRET</strong></h3> <div>Ekmen’in ve üyelerinin çağrısı net: Emekliye refah payı verilmeli, maaşlar en az asgari yaşam standartlarına göre belirlenmeli ve TÜİK verileri gerçeklerle örtüşmeli.</div> <div>Sohbetin sonunda içimize yerleşen duygu ne yazık ki şu: Bu ülkeye yıllarını vermiş insanlar, sonbaharında değil, ömrünün kışında yalnız bırakılıyor. Emekli olmak, kenara çekilmek değil; biraz da huzuru hak etmektir. Ve her emeklinin fısıltısı aslında haykırış gibi yankılanıyor:</div> <div>“Biz bu ülkeye omuz verdik. Şimdi bize insanca yaşama hakkı verin.”</div>