SON DAKİKA
hava
Advert
Google News

İÇİMİZDEKİ KÖY VE GEÇMİŞİN HASRETİ!

Son Güncelleme :

2021-01-04 08:15:25

Sevgili dostlar 

Ne kadar modern bir evimiz olsa da mutlaka evin bir köşesi de eskiye ait bir obje bulunur. 

Kah bir çarık 

Kah bir baston 

Kah bir tüfek 

Kah bir kilim 

Kah bir yastık 

Kah bir motif 

Buna ben ”içimizde her zaman bir köy, eskiye dair bir hasret vardır” diyorum.

Bazen Batman'da bakıyorum çok lüks sitelerin bahçesinde sağında solunda bir ekmek tandırı var. 

Pek ala tandır ekmeğini üretiyoruz lüks rezidansların önünde…

Çarşı pazardan kolayca alabiliriz ama yine de bir tandırımız olmalı diye düşünerek burnumuzun dibine koyuveriyoruz. 

Bazen bu tandırdan dumanlar yükselir ve sonra da taze tandır ekmek kokusunu dumanı ile birlikte çekeriz içimize.

Bu koku bizi çocukluğumuza götürür, annemizi hatırlatır köyümüzü hatırlatır ve en önemlisi nerden geldiğimiz hatırlatır! 

Çünkü biz aslında toprağın çocuklarıyız, toprakten geldik, toprakla haşr neşir olmayı sevenleriz.

Ve biz topraktan yapılmış kerpiç evlerde dünyaya gelmişiz, ilk soluduğumuz koku toprağın ve annemizin kokusuydu…

İçimizdeki bu duygu ve his hiç eksilmez, biz eskileri yad eder mutlu oluruz.

Bu yüzden geçmişimizi unutmamak adına bir eski kullandığımız bir objeyi mutlak evi bir yerinde muhafaza ederiz… 

O obje bize sevgiyi saygıyı anılarımızı anlatır.

Ne kadar okul okumuş ve yüksek lisans yapsak bile ne kadar din eğitimi alsak alalım eski akil büyüklerimizin sözlerinin ve nasihatlerin yerine başka bir cümle kuramayız, çünkü onlar her zaman haklıydılar ve onla her zaman alimdiler.

Geçmişte en zor zamanlarda zekaları ve becerileri ile hayata kalmayı becermiş özel insanlardır bizim için.

Baba ve dedelerimizin akıllarının bittiği yerde günümüzün en akılların aklı belki de yeni başlar.

Bazen büyüklerimizin resmini duvara asarak dahi olsa b büyüklerimizin atalarımızla yalnızken konuşur derdimizi anlatır rahatlarız.

 Veya o resmin evde duvardaydınız olması bizi rahatlatır yalnızlığımızı giderir, işte bu yüzden büyüklerin resmî hep duvarda asılıdır. 

Biz büyüklerimizi asla kalbimizde öldürmeyiz.

İşi gereği köyden şehre gelmiş  olan tüm insanların kalbinde ne kadar şehirli gözükseler de doğaya ve köy ortamına olan bir özlem vardır, kimi emekli olup tekrar köye döner, bağ bahçe hayvancılık yapar, kimisi hayalini kurar kimi de köyde evi varsa zaman zaman gidip köyde zaman geçirir özlemini giderir.

İçimize her zaman köy, köyün doğal yaşamı, doğasına ait bir hasret vardır.

Kuşu altın kafese koymuşlar “memleketim” demiş…  

Yani insan oğlu gurbete çıkar çalışır yıllarca kalır ama bir yaranın kabuğu gibi her zaman kendini misafir tutar bu yüzden bu cümle sorulur bir memleketi bulurum diye.

“Aslen nerelisiniz?”

Diye sorulur gurbete yaşayanlar bir birlerine sorduğu bu soru ile toprağın kokusunun bir özlemini çekmiştir.

Orda bir köy var uzakta gitmesekte görmesekte o köy bizim köyümüzdür.

İşte bu dizeler bir şairin memleket özlemini özdeş kaleme aldığı sözlerdir.

Köy olmadan şehir olmaz , köylü olmadan şehirli de yaşamaz der akil insanlarımız her zaman hasretimiz ve öncülerimizdir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk bile “köylü milletin efendisidir” demekle, köyün, köylünün önemine vurgu yapmıştır.

İçimizde yanan ve hiç sönmeyen bu özlemi şehirdeki evimize iş yerimize de bir küçük obje ile bastırmak bile bize hayat veriyor.

Tıpkı bize dinimizi nerden geldiğimizi doğru olmamız gerektiğini haram yememizi bize hatırlatan duvarda nakışlı kılıf içinde duran kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim gibi 

İslam ile yoğrulmuş bir geçmiş özlemimiz var.

Eskiyi sevmekle yeniye yön verilir.

Tarihini geçmişini bilemeyen yönünü kaybeder…

Hoşçakalın…

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

DİĞER YAZILARI