Bu yıl Kanireva’da düzenlenecek aş dökme etkinliği öncesinde, Şeyh Selman Bağdu’nun davetiyle yola çıktık. Ancak bu çağrı, yalnızca bir etkinliğe katılım değil; kökleri yüzyıllar öncesine uzanan kadim bir geleneğin kalbine yapılan bir davetti aslında. Şeyh Selman Bağdu, adı gibi gönlü de ağır bir zat. Nezaketi, misafirperverliği ve kendine has tevazusuyla insana huzur veren biri. Onunla oturunca sadece sözünü değil, sükûtunu da dinliyorsunuz. Sessizliği bile öğüt gibi, teselli gibi. Etkinlik alanına adım atar atmaz fark ediliyor: Her ayrıntı titizlikle düşünülmüş. Binlerce çadır kurulmuş, çevre düzenlemesi yapılmış, su, yemek, ulaşım, güvenlik... Her taşın altına bir emek, bir gayret konmuş. Bu yıl bir ilk daha yaşanıyor: Fidanlar toprakla buluşuyor. “Misafirlerimiz desin ki, bizim Güneydoğu’da da bir dikili ağacımız var” diyor Şeyh Selman. O kadar içten söylüyor ki, insanın içini ısıtıyor. Türkiye’nin dört bir yanından, hatta Avrupa’dan gelenler var. Her dilden, her yöreden, her renkten insanlar... Eskiden herkes kendi çadırını kurarmış, şimdi daha adım atmadan hazır bir çadır karşılıyor sizi. Ev sahibi eliyle gösteriyor: “Buyur, yerin hazır.” Çadır gölgelerinde Şeyh Selman’la oturduk, geçmişten bugüne konuştuk. Gençlerin etkinliğe ilgisinin arttığını, bu ilgiyi gördükçe umutlandığını söyledi. “Bu topraklarda kardeşliğin yeniden kurulduğunu görmek beni mutlu ediyor” dedi. Evet, bu sadece bir anma değil. Her yıl daha da güçlenen bir kardeşlik zemini… Siyasetin, kimliğin, ayrılıkların ötesinde ortak bir sofra, ortak bir dua, ortak bir nefes… “Bir kardeşlik sempozyumu kurmaya çalışıyoruz” diyor Şeyh Selman. Ve bu söz boşuna değil… Çünkü Kanireva’da kurulan çadırlar yalnızca bezden değil; dostluktan, hoşgörüden, maneviyattan örülmüş. Bu yıl kurulu çadır sayısı 5-6 bini buluyor. Beklenen ziyaretçi sayısı 30 bini geçiyor. Ama asıl mesele rakamlar değil, gönüller. Esas olan; bu topraklarda yeniden buluşabilmek. Hasretin, muhabbetin, bereketin ve artık fidanların da buluştuğu bu vakit, sadece geçmişi yaşatmıyor; geleceğe de iz bırakıyor. Bize bu kadim geleneği hatırlattığı, gönlünü açtığı, yüreğiyle ev sahipliği yaptığı için Şeyh Selman Bağdu’ya yürekten teşekkür ediyorum. Çünkü bazı ev sahiplikleri çayla, yemekle değil; yürekle yapılır. Ve ben Kanireva’da o yüreği gördüm.