USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

VALİ DOKUNURSA MÜDÜR UYANIR MI?

VALİ DOKUNURSA MÜDÜR UYANIR MI?

Batman Valisi Ekrem Canalp’i izleyince insanın aklından şöyle bir düşünce geçiyor: “Bu vali sanki içinde güneş enerjisiyle çalışan bir iç dinamo taşıyor.” Durmuyor. Yorulmuyor. Her alanda, her kurumda, her köşede var… Koşturuyor, anlatıyor, motive ediyor. Kısacası enerjisiyle etrafını da çalıştırıyor. Ama ne var ki, etraf her zaman aynı enerjiyi almaya hazır mı? Orası tartışılır…

Düşünüyorum da, sabah işe gelen kurum müdürleri arasında bir “Valiyle tokalaşma saati” olsa fena mı olur? Her sabah saat 08.00'de Valimiz elini uzatsa, her bir müdür sırayla elini sıksa. Bu belki de birçoğu için o günün start butonu olabilir. Çünkü bazı müdürler öyle ki, dışarıdan baksan “çalışıyor gibi duran hareketsiz nesne” kategorisinden. Tokalaşmadan hareketlenmiyor, enerji almadan yola çıkmıyor.

Ama mesele sadece bir tokalaşma değil; mesele, o tokalaşmaya yüklenen anlam, geçen sinerji. Valimiz elini uzattığında aslında şunu diyor: “Haydi bakalım, bugün de sahada ol, üret, sorumluluk al, vatandaşa görün.” Bazı müdürler bu mesajı anlıyor, enerjiyi alıyor ve görevine dört elle sarılıyor. Kimileri için bu tokalaşma adeta bir şarj kablosu gibi; temas eder etmez hareket başlıyor. Bazıları ise günde bir değil, iki hatta üç sefer tokalaşmaya ihtiyaç duyuyor ki kendine gelsin. Ancak ne yazık ki bazı kurum müdürleri de var ki, istersen günde yedi kez tokalaş yine de enerjinin onlara nüfuz etmesi mümkün olmuyor. Kimi hâlâ " protokol müdürü", kimi "oturdukça görevli", kimi de "sessiz sedasız var olan ama yok hükmünde" tiplerden. Yani Vali Bey’in enerjisi ne kadar yüksek olursa olsun, bazı fişler prizle buluşmuyor işte.

Güzel olan şu ki, Batman’da enerjisiyle sahayı hareketlendiren bir vali var. Sadece sahada görünmekle yetinmiyor, gerçekten saha var mı, onu da sorguluyor. Kurumlara girmekle kalmıyor, kurumları dışarıya, halkın içine çıkarıyor. Müdürün halkla yüz yüze olmasını, hizmetin görünür olmasını istiyor.

Demem o ki; mesele el sıkmak değil, o sıkılan eldeki iradeyi, sorumluluğu ve harekete geçme çağrı sını kavrayabilmekte. Çünkü her tokalaşma bir mesaj, her temas bir davet. Önemli olan, bu davete kulak verecek yöneticilerle yola devam edebilmek. “Geriye kalanlar mı? Onlar için artık tokalaşma değil, bayrağı devretme zamanı gelmiş de geçiyor olabilir…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ