X (Twitter) hesabı üzerinden paylaşım yapan Güneştekin, sanatın sadece estetik değil aynı zamanda tarihsel ve toplumsal bir işlevi olduğunu vurguladı.
VAROLUŞSAL İFADE BİÇİMİDİR
Sanatın, insanın sınırlı ve geçici varoluşuna karşı bir duruş olduğunu belirten Güneştekin, sanatın başlangıçtan bu yana insanın içe kapanmışlığını aşmasında bir araç olduğuna dikkat çekti.
“İnsan geçici, sınırlı ve içine kapanmış bir yaşayışa her zaman başkaldırmıştır. Sanat da başlangıçtan beri bunun için vazgeçilmez bir araç olmuştur” diyen sanatçı, sanatın bu yönüyle varoluşsal bir ifade biçimi olduğunu kaydetti.
SANATÇI, ÇAĞIN VAKANÜVİSİDİR
Sanat tarih boyunca sadece güzelliğin değil, aynı zamanda tanıklığın da dili oldu. Güneştekin, bu noktada sanatçının rolüne dikkat çekerek, şunları dile getirdi:
“Sanatçı zamanın tanığı olan kişidir. Tanıklık ettiği yıkımları, savaşları, zulmü, adalet ve hukuktaki yetersizliği belgeleyen kişidir ve bunu sanat aracılığıyla bugünkü zamana ulaştıran kendi çağının vakanüvisleridir.”
Sanatın, izleyiciyi sınıflandırmadan halka ulaştığı ölçüde gerçek anlamına kavuştuğunu vurgulayan Güneştekin, tarafsızlık veya görmezden gelmenin sanatın doğasına aykırı olduğunu ifade etti.
SANAT, DEĞİŞSE DE GERÇEĞİ YANSITMA GÖREVİNİ KORUR
Sanatın tanımı ve işlevi zamanla değişse de, değişmeyen bir niteliği olduğunu belirten Güneştekin, sanatın her dönemde gerçeği yansıtma özelliğini koruduğunu söyledi.
“Sanatın varoluş nedeni aynı kalamaz, ancak hiç değişmeyen bir gerçeği yansıtma niteliğine sahiptir. Bu nedenle sanat, verili bir anda yaptığımız tanımdan her zaman daha fazlasını kapsar” dedi.
SANAT VE SANATÇI HER DÖNEME LAZIMDIR
Sanatın yalnızca bugünün değil, geçmişin ve geleceğin de sesi olduğunu vurgulayan Güneştekin, şu ifadeyle sözlerini tamamladı:
“Buradan çıkaracağımız tek sonuç; sanatın ve sanatçının dün de bugün de gerekli olduğu, yarın da gerekli olacağıdır. Belli bir zamanın düşüncelerini, isteklerini, gereksinimlerini, umutlarını yansıttığı ölçüde sanat daima insanı temsil edecektir.”