Her şey değerli dostum, arkadaşım Batman eski Medical Park Hastanesi Başhekimi Dr. Mahmut Akdağ'ın, Amerika dönüşüm nedeniyle "hoşgeldin" telefonuyla başlamıştı.
Dr. Akdağ, halimi, hatırımı sorduktan sonra Amerika seyahatimin nasıl geçtiğini merak ettiğini belirterek bazı sorular sordu, ardından ben kendisine "Mahmut hocam, siz Batman'dayken ne güzel birlikte geziyorduk, siz Batman'dan ayrıldıktan sonra bu güzellikler kayboldu" deyince, kendisinin yeni bir gurup oluşturduğunu ve meslektaşlarıyla çok sayıda ülkeye gittiklerini belirtti.
Ben de çok önceden yaptığımız gezilerde güzel uyum sağladığımız sayın Mahmut Akdağ "Hocam, eğer yeni turlar düzenlerseniz benim de haberim olsun" dedim ve iyi dileklerde bulunarak telefonu karşılıklı olarak kapattık.
Ertesi gün telefonum çaldı, tanımadığım bir numara arıyordu. Konuşmaya şöyle başladı: "Ben Dr. Utku Özcan beni Dr. Mahmut bey aradı, gezimize sizin de dahil olmak istediğinizi söyledi. Biz Maritus ve Madagaskar adalarına gitmek istiyoruz. Gelecekseniz sizi de grubumuza dahil edebiliriz" dedi.
"Tabi ki" dedikten sonra pasaport bilgileri ve diğer belgeler için sonradan arayacağını belirterek telefonu kapattı, ardından da ben hemen Maritus'un başkenti Port Lois ve Madagaskar'ın başşehri Antananarivo ile ilgili bilgileri araştırmaya başladım.
Tur başlamadan önce internet aracılığıyla bilgi ediniyordum ama ortamın bu kadar kötü olabileceğini aklımdan geçirmemiştim. İki ada da Hint Okyanusu'nda kara Afrikanın hemen altındaydı.Maritus 3 milyon nüfusuyla güzel bir turizm ülkesi olmayı başarırken, 32 milyon nüfuslu ve Türkiyenin 3/2'si kadar bir alana sahip olan Madagaskar ise Fransız sömürgesi olması nedeniyle büyük sorunlar yaşıyordu.
Dünyanın geri kalmış ülkeleri arasında ilk 10'da olan Madagaskar'da nüfus yoğunluğu ve işsizlik nedeniyle insanları sefaletin dibini yaşıyordu.
VE YOLA ÇIKIYORUZ
8 Ekim günü saat 21.00'de İstanbul hava alanı dış hatlar bölümünden geçip 11 kişiden oluşan gurubumuzla buluştuk. 4 kişilik bizim gurubumuz İstanbul'dan Uz. Dr. Utku Özcan, Gaziantebin tanınmış insanlarından iş insanı Ali Çayırlı, Fethiye'den Dr. Mahmut Akdağ ve ben Batman'dan Nizamettin İzgi'den oluşuyordu.
Geri kalan 6 kişiden emekli doktor Kamuran bey, emekli doktor Berrin hanım, Dr. Osman Özden ve psikolog eşi Nisa hanım, Kuşadası'nda Halil Eralp ve eşi ile Tekirdağ'dan katılan en büyüğümüz Gül hanımdı. Hepsi de çok değerli insanlardı. Rehberimiz Cem Karapınar, kısa bir açıklama yaptı ve uçuş saatimiz olan 02.20'de kontrolden geçip uçağa bindik.
TOPLAMDA13 SAATLİK UÇUŞ
Uçağımız 280 kişilik 9 sıralı uçaktı ve tek bir boş koltuk yoktu. 9 saatlik uçuştan sonra Maritus'un başkenti Port Lois'e ulaştığımızda yolculardan sadece 50-60'ı kaldı, gerisi ise Maritus'ta indi. Çünkü burası hem turistik, hem modern, hemde varlıklı bir yerdi. Bu ülkede 1.5 saat kaldıktan sonra yeniden havalandık ve 1.5 saatlik yeni uçuştan sonra Madagaskar ülkesinin Antananarivo hava alanına indik.
(Kısa bir not) (Madagaskar Fransız sömürgesiydi ve 1958 yılında Fransa buradan çekildi.)
Buradaki insanların resmi dili Fransızca ve yerel dil olan Malgas'çadır ve okullarda Fransızca öğretilmektedir.
PARALARININ DEĞERİ YOK...
Para birimleri Aliary'dır ve 1 TL.=100 Madagasgar Aliary'dır. Euro ve Dolar ancak resmi yerlerdeki döviz bürolarında bozduruluyor.
Biz 4 arkadaş hemen 200'er dolar verip kasa oluşturduk ve hava alanındaki döviz bürosundan 800 dolara karşılık küçük bir çuval para aldık! (3.280.000 Aliary)
Valizlerimizi aldıktan sonra bizi bekleyen 16 kişilik minibüsle panoramik şehir turu yapacaktık ama bu ülkede karışıklık olduğunu ilk kez öğrendik ve şehir merkezine gitmemizin tehlikeli olabileceği ifade edilince doğruca San Cristobal otele geçip yemek yedikten sonra uykuya çekildik.
2.GÜN LEMUR'LAR VE ÜLKEDEKİ DEVRİM...
Gezimizin 2.gününün sabahında dünyada sadece Madagaskarda bulunan maymun soyundan geldiği söylenen Lemur'ları görmeye gidiyoruz. Yarım saatlik bir yolculuktan sonra Milli park sayılabilecek bir alana geldik.
Biraz yürüdükçe sonra etrafımızdaki ağaçlarda, yerde, yaprakların arasında hareket eden onlarca Lemurla karşılaşmaya başladık. Hareketleri, ataklıkları Maymunlar gibi ama bunlar maymun değildi. Farklı renkteki derileri, uzun siyah-beyaz kuyruklarıyla farklı olduklarını gösteriyorlardı. Buna rağmen onlara dokunup sevdik, bol, bol video ve fotoğraflar çektik.
Burada geçen 3-4 saatten sonra aracımıza binip şehre dönmek isterken sakin ve dar bir sokakta yol büyük taşlarla kapatılmıştı ve 7-8 kişi burada bekliyordu. Bizi durdurup kim olduğumuzu sordular ve pasaportlarımızı istediler. Anladık ki, bunlar asker değil, eylemciydi. Bir an önce otele gitmemizi ve şehir meydanına gelmememizi isteyen guruba "tamam" dedikten sonra turun sahibi olan ve Madagaskar'da Döner-Pizza lokantası işleten Zafer Yazgan bu ülkedeki Türkiye Büyükelçisini arayıp durumu anlattı, sonra da Büyükelçi'nin Türkiyeden gelen biz turistleri sefarette ağırlayacağını belirterek korkmamamızı, bunların Türklere zarar vermeyeceklerine inandığını söyledi.
BÜYÜKELÇİ EBRAR ÇUBUKÇU BİZİ KONUK EDİYOR
Belirlenen saatte Türkiye Büyükelçili'ne geldik. Büyükelçi Ebrar Çubukçu, konsolos ve diğer görevliler bizleri karşıladı. Sayın Büyükelçi ülkeyle ilgili bilgiler verdikten sonra ben kendilerine "Türk vatandaşlarına karşı bakış açıları nedir" diye sordum. Büyükelçi Ebrar Çubukçu, 33 milyon nüfusa sahip bu ülkede Büyükelçilik personeli dahil 70 Türk'ün bulunduğunu söyleyince hepimiz şaşırdık. 70 kişi için Büyükelçilik açmanın israf olduğunu düşünürken Ebrar Çubukçu bey, çevrede çok sayıda büyüklü-küçüklü ada ülkesi olduğunu belirterek burada da Türk vatandaşlarının yaşadığını açıkladı.
OLAYLAR VE CUMHURBAŞKANININ KAÇIŞI
Madagaskar'ın başkenti Antananarivo'da yaşanan gösterilerden hiç haberimiz olmamıştı ama binlerce kişinin kent merkezinde bir araya geldiklerini, ellerinde silah, taş, sopa gibi aletlerin olmadığını öğrenip amaçlarının daha iyi şartlarda yaşamak olduğunu öğrendik.
Halkın bu bekleyişi sürerken, ülkenin askeri komutanıyla görüşen göstericilere ilgili komutanın "Halk bu eyleminde haklıdır" demesinden sonra ortalık tam olarak karıştı ve Cumhurbaşkanı Andry Rajoelina
muhtemelen Fransanın sağladığı uçakla ülkesinden 1.5 saatlik uçak yolculuğundan sonra ismi açıklanmayan bir başka adaya götürüldü.
HALK ÇOK SAKİN VE SESSİZDİ
Ülkede bu olaylar yaşanırken halkın yüzde 90'ı gelişmelerden bi haberdi. Bu nedenle ülke yönetiminin değişimi onları ilgilendirmiyordu, çünkü dertleri bir lokma ekmek bulup yemekti.
Ama Z kuşağının bazı şeyleri kabul etmediği ve ülkeyi yönetenin hep çaldığını ve halkı açlıkla karşı karşıya bıraktığını biliyorlardı. Ayrıca Fransanın gönderdiği milyonlarca Euro'yla yol, alt yapı ve istihdam sağlayacağına bu adam Başkanlık binasından evine kadar kendisi için teleferik hattı kudurmuştu. Ayrıca büyük oranda altın çaldığı da biliniyordu.
Andry Rajoelina önceden iş adamıydı ve hayatını ticaretle kazanıyordu, bu nedenle paranın nasıl geleceğini çok iyi biliyordu!
HALKIN DİNİ İNANCI FARKLI FARKLI
Halkın büyük bir bölümü yani yüzde 85'i Katolik Hristiyan, yüzde 5'i Müslüman, geri kalan yüzde 10 ise değişik dinlere mensuptular. Yani Hindu, Malgaç ve diğer dinler.
Ben sadece bir şehirde Cami gördüm. Oldukça bakımlı ve büyük olan bu Cami sadece namaz saatlerinde açılıyordu.
RESMİ DİLLER FRANSIZCA VE MALGASÇA
Halkın kullandığı yerel dil olan Malgasça dışında okullarda zorunlu olarak Fransızca öğretiliyor. Ülkede okuma-yazma oranı yüzde 30 oranında.
Dünyanın 4. büyük adası olan Madagaskar'da eğitim çok zor şartlar altında devam ediyor. Çocukların bir defter, bir kalem alacak paraları yok. Fransızca öğrenebilecekler ise kendisini şanslı kabul ediyor. Bu ada dünyadaki fakir ülkeler sıralamasında Madagaskar 5. sırada...