Bu durum, noter huzurunda yapılan “ölünceye kadar bakma sözleşmesi” ile resmiyet kazanıyor. Ancak vefat sonrası aile içinde miras çatışmaları kaçınılmaz olabiliyor.
Yıllarca anne veya babasına bakan kişi, bu emeğinin karşılığı olarak bir taşınmazın devrini alabiliyor. Fakat anne ya da babanın vefatından sonra, mirasçılar arasındaki diğer bireyler devreye girerek bu sözleşmeye itiraz edebiliyor. Genellikle şu iddiayla dava açılıyor: “Bizim de saklı payımız var, bu sözleşme geçersiz!”
PEKİ BU SÖZLEŞME GERÇEKTEN HER ŞEYİ DEĞİŞTİRİYOR MU?
Uzmanlar uyarıyor: Her “ölünceye kadar bakma sözleşmesi” geçerli sayılmıyor. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2020/7012 K. sayılı kararına göre, sözleşmenin geçerli sayılabilmesi için gerçek anlamda bir bakım hizmeti verilmiş olması ve sözleşmenin iradî şekilde yapılmış olması gerekiyor.
Ancak sözleşmenin, mirastan mal kaçırma amacıyla yapıldığı iddiasıyla diğer mirasçılar tarafından muvazaa davası açılması hâlinde, sözleşme iptal edilebiliyor. Bu da bakım yapan kişinin kazanımlarının mahkeme kararıyla elinden alınabileceği anlamına geliyor.
Bakım sözleşmesi gerçek ihtiyaçtan kaynaklanmalı ve bakım fiilen yerine getirilmelidir. Aksi takdirde diğer mirasçılar haklarını arayabilir.