41 YIL ÖNCESİNDEN BİR ANI
- 27-05-2025 15:49
- 27-05-2025 15:52

15 Ağustos 1984 tarihinde televizyonlarda yoğun bir haber trafiği vardı. PKK’lılar, Siirt’in Eruh ve Hakkâri’nin Şemdinli ilçelerini basmış ve kendi bayraklarını astıktan sonra da çatışma çıkmıştı. Sabaha kadar süren çatışmada nelerin olup bittiğini kimse bilmiyordu.
Gün aydınlandığında Eruh da, Şemdinli de adeta harap edilmişti. Şehitler vardı, ölüler vardı, yaralılar vardı. Devlet ve özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri buraya yığınla asker ve malzeme göndermiş, PKK’lılar ise eylemlerini gerçekleştirdikten sonra kaçmışlardı.
O zaman ben Batman Hürriyet Haber Ajansı muhabiriydim. Diyarbakır Bölge müdürümüz merhum Talat Polat, Yurt Haberler müdürümüz de Oktay Ekşi’ydi. Bu olaya ilk müdahale eden de Batman Jandarma Komando Birliğiydi.
Oktay Ekşi’den gelen talimatla Diyarbakır’dan Ramazan Pamuk ve Batman’dan ben, bölgeye görevlendirilmiştik. Ramazan Pamuk, Diyarbakır’dan kiralanan taksiyle Batman’a gelip beni aldı, ardından da Siirt’e doğru yola koyulduk.
Bize verilen talimata göre her gün Siirt’ten çıkıp Eruh, Şırnak, Şenoba ve Uludere’nin 15 kilometre uzağına gidip gözlem yapacak, fotoğraf çekecek ve haberlerimizi günü gününe merkeze gönderecektik. İlk gün gittiğimiz Eruh’ta asker dışında doğru dürüst insan göremedik. Herkes evine kapanmış, pencereyi veya perdeyi de açmaktan çekiniyorlardı.
Askerler ise kısa aralıklarla oluşturdukları kontrol noktalarında bizi durduruyor, kimliklerimizi alıp kaydettikten sonra yolumuza devam etmemize izin veriyorlardı. Eruh’tan Şırnak’a gittiğimizde burada durum çok farklı değildi, bazı dükkanlar açık görünürken çoğunluğu kapalıydı. Birer içecek alma bahanesiyle girdiğimiz bazı dükkanlarda nelerin olup bittiğini sorduğumuzda kimse konuşmuyor ve kendilerine soru sormamızdan da rahatsızlık duyuyorlardı.
Şenoba, askeri birliğin merkezi ve birçok birliğin konuşlandığı yerdi. Şırnak ile Uludere arasındaki bu bölgede askerden başka kimse yoktu. Buralardan da sıkı kontrolden sonra geçiyor ve yolumuza ilerleyebiliyorduk. Buradan Uludere’ye doğru devam ettik ve ilçede bir gözlem yaptıktan sonra 15 kilometre daha gidip geri döndük. Çünkü Uludere’de sessizlik hakimdi ve kimse ortalıkta görünmüyordu.
Bir günlük zaman dilimi içinde Hürriyet gazetesinin birinci sayfasına girebilecek bir haber bulamamıştık, çünkü görüntü alacağımız insan ve açıklama yapacak kimse yoktu. Bu nedenle o günü yok sayıp geldiğimiz yerlerden Siirte geri döndük.
Döndük ama Diyarbakır büro şefi merhum Talat Polat da, Yurt Haberleri müdürü Oktay Ekşi de haber ve fotoğraf istiyordu. Askerin mevzide olduğu andaki bir fotoğraf en çok arzu edilendi ama bu mümkün değildi.
Derken Şırnak dışında Jandarma tarafından durdurulduğumuzda bir uzman çavuş benim kendisiyle beraber gelmem gerektiğini söyledi. Ne olmuştu ki? Kimseyle konuşmamış, yanlış bir hareketim de olmamıştı. Yüksek bir tepeye çıktığımızda burasının komuta merkezi olduğunu anladım ve karşıma Batman Jandarma Komando Alayından Yüzbaşı merhum İbrahim Halil sert çıkmıştı. Birbirimize sarılıp kucaklaştıktan sonra Ramazan Pamuk arkadaşımız da geldi ve çay ile yemek ikramı yapıldıktan sonra Yüzbaşımdan güç alarak şöyle dedim: “Komutanım, bize bir fotoğraf lazım. Hiçbir askerin yüzü görünmeden cephedeymiş gibi yapacağız ve onların birkaç kare fotoğrafını çekeceğiz. Lütfen yardımcı ol…”
Merhum İbrahim Halil Sert Yüzbaşı, “iyi öyle bir fotoğraf çek, sonra Hürriyette çıksın, sonra da anamı bellesinler öyle mi?” dedi ama ona güvence verdim ve beni kırmayarak harika fotoğraflar çekip merkeze gönderdik. Ertesi gün Hürriyetin manşetinde “Asker bölgeyi kontrol altına aldı, teröristler tek tek toplanıyor” cümleleri yer aldı. Bizim 15 gün süren bu görevlendirmemiz sırasında zaman zaman aç kaldık, susuz kaldık.
Hele bir gece konakladığımız Şırnak’ta Ramazan Pamuk’la kaşınmaya başlayıp “ne oluyor” deyip yatağı kaldırdığımızda binlerce tahta kurusunun kaynadığını görünce ikimiz de elbiselerimizi giyip sabaha kadar Şırnak sokaklarında dolaştık.
Barış sürecinin başladığı bugünlerde 41 yıl öncesine ait kısa bir anımı anlattım.
Allah bir daha bize böyle günleri yaşatmasın…