LEMAN DERGİSİNİ KINIYORUM

LEMAN DERGİSİNİ KINIYORUM Advert

Hiç kimsenin, hiç bir dini ve o dinin temsilcilerini karikatürize ederek aşağılamaya hakkı yoktur. Biz Müslümanlar peygamber efendimiz Hazreti Muhammed'i de Hazreti Musa'yı da kabul etmiş müminleriz. Müslümanların peygamberi ile Yahudilerin peygamberini savaş içinde göstermek, kurşunların arasında çizmek kimsenin haddi ve hakkı değildir. Bu durum fikir özgürlüğü kapsamına girmediği gibi iki dinin peygamberlerine de hakarettir. Buna rağmen vatandaş larımızı da sağduyuya davet ediyor ve provokasyonlardan uzak durmaları istiyorum.

Son günlerde Leman dergisinin kapağında yayımlanan karikatür, toplumun geniş kesiminde derin bir infiale yol açtı. Karikatür adı altında iki büyük dinin peygamberini savaş sahnesinde, kurşunların arasında göstermeyi asla kabul edemem. Bu tutum, ne mizah kapsamındadır ne de ifade özgürlüğü ile bağdaştırılabilir. Bir Müslüman olarak, hem inancım hem de vicdani duruşum adına bu yaklaşımı açıkça kınıyorum.

Düşünce özgürlüğü, bireyin kendini ifade etmesi açısından son derece önemlidir. Ancak bu özgürlük, başkalarının kutsal değerlerini aşağılamaya, inançları tahkir etmeye, toplumu tahrik etmeye dönüşmemelidir. Özgürlük, sorumlulukla dengelendiğinde değerlidir. Aksi hâlde bir kaos ortamının kapıları aralanır.

Biz Müslümanlar olarak yalnızca Hazreti Muhammed’e değil; Yahudilerin peygamberi Hazreti Musa’ya, Hristiyanların peygamberi Hazreti İsa’ya da iman ederiz. Kur’an-ı Kerim, peygamberler arasında ayrım yapmamayı emreder. Bu da bizim bakış açımızın ne kadar kapsayıcı, ne kadar saygılı olduğunu gösterir. İnanç sistemimiz başka dinlerin mensuplarına da nezaketle yaklaşmayı, onların inançlarına da hürmet göstermeyi öğretir.

Bu sebeple iki büyük dinin peygamberini bir çatışmanın, bir savaşın tarafı gibi göstermek yalnızca Müslümanlar için değil, Yahudiler için de incitici bir tutumdur. Bu durum, herhangi bir toplumsal eleştiri ya da politik ironi değildir; düpedüz kutsallara hakarettir. Böylesi çizimler, toplumsal barışa hizmet etmez, aksine farklı inanç grupları arasında nefreti körükler, kutuplaşmayı artırır.

Tepki göstermemiz elbette doğal ve haklıdır. Ancak bu noktada önemli bir çağrıda bulunmak istiyorum: Vatandaşlarımız, bu tür provokatif içeriklere karşı tepkilerini sağduyu içinde vermelidir. Çünkü bu tarz yayınların amacı, toplumu galeyana getirmek, kargaşa yaratmak ve inançlar üzerinden kutuplaşma oluşturmaktır. Onların amacına hizmet etmemeliyiz. Öfkemizi akıl süzgecinden geçirerek ifade etmeli, hukuki yollarla sesimizi yükseltmeliyiz.

Bu toprakların mayasında hoşgörü vardır, inanca saygı vardır, farklılıklara rağmen birlikte yaşama iradesi vardır. Bugün bize düşen, bu iradeyi daha güçlü kılmaktır. Nefret diline karşı merhametle, tahrike karşı ferasetle, saygısızlığa karşı vakarımızla durmalıyız.

Son olarak medyaya da bir çağrı yapmak gerekir: Eleştiri özgürlüğüyle hakaret arasındaki çizgiyi iyi bilmek gerekir. Mizah üretmek sorumluluk gerektirir. Kırmadan, dökmeden, aşağılamadan da güldürebilmek mümkündür. Aksi hâlde mizah değil, istismar ortaya çıkar.

Unutmayalım ki, peygamberlere gösterilen saygı yalnızca dini bir duruş değildir; aynı zamanda insanlık onuruna gösterilen bir saygıdır. Kutsal değerlere uzanan diller, önce toplumsal huzuru hedef alır. Bu nedenle sesimizi yükseltelim ama sükûnetle. Karşı duralım ama vakarımızı bozmadan.

Çünkü biz bu coğrafyanın çocuklarıyız. İnancımızla, ahlakımızla, birbirimize duyduğumuz saygıyla bugünlere geldik. Bu değerlerden vazgeçmeden, birbirimize sahip çıkarak yarınlara da birlikte yürümeliyiz.

Hoşça kalınız.

Advert