KURSLAR VE HAKSIZ REKABET TARTIŞMASI

KURSLAR VE HAKSIZ REKABET TARTIŞMASI

Batman’da uzun yıllardır dershaneler ve kurslar, öğrencilerin geleceğine yön veren önemli kurumlar arasında yer alıyor. Veliler çocuklarının iyi bir eğitim alması için maddi-manevi fedakârlık yaparken, kursların da güvenilir, şeffaf ve dürüst çalışması büyük önem taşıyor. Ancak son günlerde sosyal medyada gündeme gelen tartışmalar, eğitim sektöründe bir güven sorunu yaşandığını gösteriyor.

Yılların eğitimcisi ve dershane sahibi Cuma Dişikırık, yaklaşık 10-15 gündür yaptığı paylaşımlarla bu sorunları gündeme taşıyor. “Merdiven altı” diye nitelendirdiği bazı kursların, hem haksız rekabet hem de etik dışı yöntemlerle öğrenci topladığını iddia ediyor.

Cuma hoca, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamalarda çok net bir tavır ortaya koyuyor. Bazı okullarda rehber öğretmenlerin, İngilizce öğretmenlerinin ve hatta okul idarecilerinin belirli kurslara ortak olduğunu, şirket kayıtlarında isimlerinin geçtiğini ve bu kişiler aracılığıyla öğrencilerin yönlendirildiğini söylüyor. Daha da önemlisi, öğrencilerin başka kurslara gitmek istemesi durumunda dışlandığını, baskıya maruz kaldığını ifade ediyor.

Kendi ifadesiyle;

“Size sesleniyorum, bizim gibi onurlu olun, görevinizden istifa edip kurslarınızın başına geçin, o zaman eşit şartlarda rekabet edelim. Okullar ve şahıslar belli. İstenmesi halinde belgeleri yetkililere sunabilirim. Bundan sonra sessiz kalmayacağım.”

Bu sözler, yılların deneyimli bir eğitimcisinin artık sabrının tükendiğini gösteriyor.

Aslında Cuma Dişikırık’ın isyanında haksız olduğu bir nokta yok. Çünkü eğitimde eşitlik ilkesi, yalnızca devletin sunduğu imkanlarla değil, özel kursların varlığıyla da ölçülür. Bir okulda görev yapan öğretmen veya idareci, kendi çıkarı için öğrencileri belirli bir kursa yönlendiriyorsa, bu açık bir haksız rekabettir. Dahası, öğrenciye ve veliye yapılan bir baskıdır.

Cuma hoca, kendi örneğini de ortaya koyuyor. Yıllar önce dershane açmaya karar verdiğinde öğretmenlikten istifa ederek, tamamen yasal ve etik bir şekilde işine başlamış. Yani “ya öğretmen ol, ya da kurs sahibi” diyerek net bir tavır ortaya koyuyor. Bu yaklaşımın doğru olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü bir kişinin hem kamu görevi yapması hem de özel ticari bir işletmede çıkar sahibi olması, doğal olarak çatışmaya yol açar.

Bu tartışmada en çok mağdur olan taraf ise öğrencilerdir. Eğitim hayatının en kritik dönemlerinde olan genç ler, kendi tercihleri yerine okul baskısıyla bir kursa yönlendirilirse, hem motivasyonları kırılır hem de adalet duyguları zedelenir. Veliler de çoğu zaman çaresiz kalır. Çünkü okulun otoritesine karşı çıkmak kolay değildir.

Öğrencilerin gerçek ihtiyaçlarına uygun bir kurs seçme hakkı vardır. Hangi kursta daha iyi eğitim alacaklarına aileleriyle birlikte karar vermeleri gerekir. Bu hakkın öğretmen veya idarecilerin çıkarları için engellenmesi, eğitim sistemine olan güveni ciddi şekilde sarsar.

Burada sorumluluk yalnızca kurs sahiplerine veya öğretmenlere düşmüyor. İlgili kurumların da süreci yakından takip etmesi gerekir. Eğer gerçekten belgelerle ortaya konulmuş bir durum varsa, bunun soruşturulması, gerekli yaptırımların uygulanması şarttır. Aksi takdirde bu tür tartışmalar devam eder ve dürüst çalışan kurumların itibarı da zarar görür.

Ayrıca velilerin de bilinçli olması, çocuklarının eğitim hayatına yön verirken sadece “okulda söylenene” bağlı kalmamaları önemlidir. Hangi kursun daha kaliteli eğitim sunduğunu araştırmak, başarı grafiğini incelemek ve referanslara bakmak en sağlıklı yol olacaktır.

Eğitim, toplumun en hassas alanlarından biridir. Burada yaşanan her türlü haksızlık, sadece bireyleri değil, tüm şehri ve ülkeyi etkiler. Cuma Dişikırık’ın çıkışı bu açıdan önemlidir; çünkü sorunun artık gizlenemeyecek kadar büyüdüğünü gösteriyor.

Bakalım bu tartışmalar nasıl sonuçlanacak? Kim bilir belki de bu süreç, daha şeffaf, daha adil ve daha güvenilir bir eğitim ortamına vesile olur. Ancak bir gerçek var ki, hiçbir öğretmen ya da idareci, öğrencileri kendi çıkarı için yönlendirme hakkına sahip değildir.

Velilerin, öğrencilerin ve toplumun beklediği tek şey; eşit şartlarda, adaletli ve gönüllü bir rekabettir. Eğitimdeki kalite ancak böyle artar.

Hoşça kalınız.