ÇALIŞMAK: MUTLULUK VE HUZUR

ÇALIŞMAK: MUTLULUK VE HUZUR

Çalışmak, mutluluk ve huzur kaynağıdır. Bunu baştan belirtelim. Bir Ünlü Filozofa atfedilen bir söz vardır: “Boş insanın kafası, şeytanın çalışma masası.”

Gerçekten de çalışmayan ve “aylak aylak bekleyen” ya da “serseri mayın gibi dolaşan” her insanın gideceği yer, uçurumdur.

Bir seminerdeydim. Seminer sırasında “çalışmanın önemini” anlatmıştım.  Sunumumu dinleyen birisi söz aldı ve başından geçen kısa bir anekdotu anlattı.  

Anekdot şöyle: “Bir kahvehaneye yolum düşmüştü. Çok fazla gitmem de, o gün gitmiştim. Bir köşede aylak aylak oturan, eskiden tanıdım bir adama rastladım.  “Filanca kişi, ne bekliyorsun burada böyle” diye sordum. Adamın cevabı kısa ve netti: “Kime dolandırırım, Kimden para koparır da bugünkü yolumu bulurum” diye düşünüyorum” dedi.

Boş duran ve işsiz bir insan ne yapacak? Bir de “Allah’tan korkmuyorsa, kuldan da utanmıyorsa”, işte boş duran, aylak aylak gezen o kişilerden daha tehlikelisi yoktur.

İnsanlığı kurtaracak olan çalışmaktır. Bizi kurtaracak olan çalışmaktır. Hem Dünyada ve hem de Ahirette bizi kurtaracak olan çalışmaktır.

Çalışmak huzur ve mutluluktur. Kim ki çalışmıyorsa huzursuzdur. Kim çalışmıyorsa asalaktır. Asalak insan, her daim birisine yük olur ya da birisinden bir şeyler koparır. Öyle ya da böyle koparır. Ya yalan söyler, ya hile yapar, ya borç alır ya boş bir vaatte bulunur ve para koparır.

O tür adamlar, yani aylaklar esasında mutsuz ve huzursuzdur. İnsanları kandırmakla, etrafındakileri aldatmakla, bir müddet yaşamlarını sürdürseler de sonuçta mutsuz ve huzursuzdur.

Dünyada doğrulukla çalışmak, rızık aramak ve helalinden kazanmak, mutlulukların en büyüğüdür.

Çoluk çocuk yetiştirmek ve bu yetiştirilen çocukların nafakasını, geçimini el emeğiyle helalinden sağlamak en büyük huzurdur.

Çalışmamak ve boş durmak ise en büyük huzursuzluktur.

Sevgili Peygamber Efendimiz (asm) “İnsan, elinin emeğinden daha hayırlı bir lokma yememiştir. Allah'ın elçisi Dâvût (a.s) da, kendi elinin emeğini yerdi” diye buyurmuştur.

Çalışmak elbette, yalnızca Peygamberimizin (asm) tavsiyesi değildir. Çalışmak, Allah’ın bir emridir de.

Kur’an-ı Kerim’de bu hususta şu ayete dikkat çekmek istiyorum: “Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” (Necm Suresi, 39)

Evet, Dinimizin iki ana kaynağında, ayetlerde ve hadislerde çalışmanın önemi sık sık anlatılmış ve bizlere öğüt verilmiştir.

Bu ayetlerden ve hadislerden bazılarını sizler için şöyle sıralıyorum:

1-Ayetler: “Allah’ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu ara. Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap ve yeryüzünde bozgunculuk isteme. Çünkü Allah bozguncuları sevmez.” (Kasas Suresi, 77)

“Allah’ın, kiminizi kiminize üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri (haset ederek) arzu edip durmayın. Erkeklere kazandıklarından bir pay vardır. Kadınlara da kazandıklarından bir pay vardır. Allah’tan, onun lütfunu isteyin. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.” (Nisa Suresi, 32)

2-Hadisler: "Kişi çalışmakta kusur ederse (az çalışırsa) Allah onu gam ve gussaya müptela kılar." "Hiç bir kimse kendi elinin emeği ile kazandığından daha hayırlı bir lokma asla yiyemez". "Allahım! Tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlığın verdiği düşkünlük ve cimrilikten sana sığınırım". "Doğru sözlü ve her konuda güvenilen bir ticaret adamı Ahirette peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraber olacaktır". "İnsanın yiyip içtiklerinin en helal ve bereketli olanı, çalışıp kazanarak elde ettiğidir". "Birinizin sırtında odun destesi taşıması, insanlara gidip el açmasından daha iyidir".

Evet, durum bu kadar açık ve nettir.

Çalışmak, helalinden kazanmak bir mü’minin asli görevidir. Bu asli görevi, yeni çalışmayı talep eden ve bunun gereğini yerine getirene Allah (cc) helalinden rızık kapılarını açar. Ancak, bunun tam tersi yapan ve harama yönelene de Allah (cc) bereket ve hayır vermez.

Büyüklerimizin şu sözü çok meşhurdur. “Haramın binası olmaz.” Yani haram paradan, sağdan-soldan çalarak elde edilen para ve servetten hayır gelmez.

Ey Dostlar dinleyin beni! Yüce Rabbimiz (cc), “çalışın ve benden isteyin, ben sizin çalışıp da istediklerinizi veririm, hazinem sonsuz” diye beyan ediyor. Sevgili Peygamberimiz (asm) de “tembellikten Yüce Rabbimize sığınıyor ve bizleri çalışmaya, doğruluğa ve helal kazanca teşvik ediyor.”

Evet, durum bu kadar net ve açıktır. Çalışmak, çalışmak ve çalışmak. Hem mutluluk ve huzur kaynağı ve hem de Yüce Rabbimizin (cc) emri ve Sevgili Peygamberimizin (asm) tavsiyesidir.

Fazla söze gerek yok. Çalışmak bizi kurtaracak tek yoldur. Hem tek tek fert olarak ve hem de tüm Millet olarak, ancak bizi çalışmak kurtarır.

Çalışan fertler ve toplumlar, huzurlu ve mutludur, aynı zamanda umutludur.

İşin bir de “işsizlik boyutu” var. İşsizlik iki kısma ayrılır. İş olduğu halde çalışmayan ve tembellik yapanlar ya da çalıp çırpıp (dolandırıcılık, hırsızlık ve benzeri kötü yollarla) geçinenler elbette bizim lanetleyeceğimiz kimselerdir.  İkinci kısımda “çalışmak istediği halde iş bulamayanlar” var. Bu kişiler elbette dikkate alınarak bunlara iş sağlanmalıdır.

İş aradığı halde iş bulamayanların olduğu (hatta işsizliğin çok olduğu) bir toplum için ne diyebiliriz? Kısaca şunu söyleyebiliriz. Benim insan hakları anlayışıma göre, “herkese Devlet tarafından bir iş verilmesi, bir insan hakkıdır. İş verilmeyen her fert, insan haklarından mahrum bırakılmaktadır.”  (Bu durumda işsizlik fertlerin değil, Devletin bir ayıbı olmaktadır.)

Benim özlediğim insan haklarının tam manasıyla gerçekleştirildiği günlere ulaşmak dileğiyle herkese selam, sevgi ve saygılar.