USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

BÜYÜK DOĞU HAREKETİNE GÜNÜMÜZDE İHTİYAÇ VAR MI?

BÜYÜK DOĞU HAREKETİNE GÜNÜMÜZDE İHTİYAÇ VAR MI?

Büyük Doğu İdealine, Büyük Doğu Hareketine Günümüzde İhtiyaç Var mı? İlginç bir soru.

Büyük Doğu Hareketi ve İdealini ihtiyaç görmeyenler “nereden icap etti bu soru da” diyebilirler.

“Bu soru nereden mi icap etti?” Bu soru esasında hiç gündemden düşmedi ki. Bu soru bu Ülkede yüz yıldan biraz fazladır uygulanan “özünden koparılmış ve körü körüne Batıcılık” uygulamaları karşısında her daim önemlidir ve önceliklidir.

Biz, “biz olmayacaksak”, “Biz özümüzü, örfümüzü yaşayamayacaksak” ve ecdadımız gibi tüm “Dünya’da biz de varız” ve “bizim varlığımızın nedeni budur”, “biz şu hedef için varız” ve “başkası değiliz”, “başkası olamayız” ve “özümüzle, örfümüzle, kökümüzle Dünya’ya nizamat (düzen) vermek için” hazırız demeyeceksek, nedir ki Bu Dünya’da gayemiz? Silik, kişiliksiz ve pısırık bir toplum olarak mı varlığımızı sürdüreceğiz, yoksa, Ecdadımız gibi, tekrar “dört yüz çadırlık bir Beylikten, Ceddim Osman Gazi öncülüğünde üç kıta yedi denizde altı yüz yıl hüküm süren bir Devlet mi olacağız?” Şair diyor ya, “to be or not to be!” “Olmak ya da olmamak. Asıl mesele bu!”

İşte Büyük Doğu İdeali, “olmak ya da olmamak” ayrımında 1930’lı yıllardan sonra meydana çıkartılmış bir fikir ve kültür hareketidir.

Şimdi bu noktada “Büyük Doğu Hareketi” hakkında kısa ansiklopedik bilgi verelim. Ardından da “Büyük Doğu idealine duyulan ihtiyaçtan bahsedelim.”

Büyük Doğu fikrini ya da hareketini Türkiye Diyanet Vakfı’nın çıkardığı İslam Ansiklopedisinden aynen alıp anlatalım.

Necip Fazıl Kısakürek daha önce yayımladığı Ağaç dergisinden sonra II. Dünya Savaşı’nın en buhranlı zamanında daha çok siyasî ağırlığı olan yeni bir dergi çıkarır. İstanbul’da ilk sayısı 1 Eylül 1943’te çıkan Büyük Doğu, otuz beş yıl süreyle zaman zaman kapatılarak ve her defasında birinci sayıdan başlamak üzere Türk basın hayatının sürekli ve önemli bir yayın organı olmuştur. Haftalık, aylık ve günlük olarak 1978 yılına kadar toplam 512 sayı çıkan derginin ve dergide dile getirilen hususların Milli ve Manevi Hareketlerin Türkiye’deki yükselişindeki önemi çok büyüktür.

Bu Dergide  “Tanrıkulundan Dinlediklerim” ve “Siyah Pelerinli Adam”, “Nefs Muhasebesi”, “Halkadan Pırıltılar”,“Efendimiz, Kurtarıcımız, Müjdecimizden”, “Vecdimin Penceresinden”, “Dininizi Öğreniniz”, “Çöle İnen Nur”, “İmam Rabbânî’den Mektuplar”, “Bir Pırıltı Binbir Işık”, Mümin-Kâfir”, “Poetika”, “Ruh ile Nefs”, “O ki O Yüzden Varız, “Esselâm”, “Gençlere Vaaz”, “İdeolocya Örgüsü” gibi seri yazılar öneli yer tutmaktadır. Bu yazıların ve bu seri halinde yayınlanan eserlerin hepsi Türk Gençliğinde ve toplumun tüm fertlerinde Milli ve Manevi uyanışa vesile olmuştur. Ve 1923-1943 arasındaki koskoca 20 yıl, bu toplumun Milli ve Manevi Hareketlerinde bomboş geçeni heba edilen yıllardır. (Bu Millete özüyle ve köküyle hiç alakası olmayan Batıcı sapkın fikirlerin adeta şırınga ile bir zehir zerkedildiği gibi bu topluma 1923’ten sonra Batıcılık aşılanmıştır)

Büyük Doğu Dergisinde birçok yazar (Ziya Osman Saba, Sabahattin Kudret Aksal, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Mahmut Yesari, Zahir Güvemli, Samiha Ayverdi, Reşat Ekrem Koçu, Hilmi Ziya Ülken, Âsaf Hâlet Çeleb vb gibi yazarlar) yazı yayınlamış olsa da asıl fikir ve eser üreten ve toplum için Milli ve Manevi Uyanışı sağlayan elbette tek bir kişidir. O kişinin adı Necip Fazıl Kısakürek’tir. Üstadımdır, Hemşehrimdir. 15 Mayıs 2025 tarihinde Kahramanmaraş’ta sunmuş olduğum bir konferansta alkış ile takdir alan şu sözümü burada da ifade etmenin tam sırasıdır.“Sosyal medyada dolaşan bir söz vardır. Üstadımız Necip Fazıl Kısakürek’e atfedilen o söz şöyledir: “Bunca eser meydana getirdim ve bunca kitap yazdım, hiç biriyle övünmüyorum. Tek övündüğüm şey Kahramanmaraşlı olmamdır.” Bu sözü Üstadımız Necip Fazıl Kısakürek “söyledi mi, söylemedi mi” bilmiyorum. Benim bu Dünya’da övündüğüm bir şey var: “Üstadım Necip Fazıl Kısakürek ile Hemşehri olmaktan övünç duyuyorum.” Evet, alkış ve takdir alan bu sözümü bu yazı münasebetiyle de tekrarlıyorum.

Necip Fazıl Kısakürek, zor dönemin insanı ve “hakikatlerin söylenmeyi, boş verin, dile getirilmeyi boş verin, adeta hakikatlerin düşünülmesinden ve akla getirilmesinden korkulduğu” 1923-1946 Tek Parti Döneminde hakikatleri haykırmış ve dile getirmiş bir kişidir Necip Fazıl Kısakürek. Davanın çilesini çekmiş ve hapis yatmış bir yazar ve fikir adamıdır Necip Fazıl Kısakürek. Şimdikiler gibi “tava adamı değil, dava adamıdır Necip Fazıl Kısakürek.”

Büyük Doğu dergisinde Necip Fazıl Kısakürek şimdiki light’ların (light demek hafif, yumuşak demektir) tam tersine, Hakkı ve Hakikati savunmuş ve gür sesle haykırmıştır. (Şimdiki light’lar, güya Allah yolunda ve Hak yolunda yazı yazdıklarını sanan zavallılar, korkaklar, Müslümanlıktan geçinen zavallıları Allah’a havale ediyorum. Bir de Necip Fazıl’a Üstad demezler mi, “ona da ayrı gıcık” oluyorum ya. Sen Necip Fazıl’a bırak talebe olmayı, ona Üstad demeyi, hiçbir şeyi hak etmiyorsun. Çünkü sen en korkaksın ve Sistemin izin verdiği kadar sesin çıkıyor. Halbuki bu dönem o kadar rahat ve o kadar serbestlik zamanı ki, o kadar özgürlük ve hürriyet zamanı ki, sen bunun dahi farkında değilsin) Neyse lihg’tları, hafifleri bir kenara bırakalım ve tekrar Necip Fazıl Kısakürek Üstadımız ve Büyük Doğu Hareketinden bahsedelim.

Büyük Doğu Dergisi zor zamanlarda, zor dönemlerde, geniş yazar kadrosu çerçevesinde şiirle birlikte hikâye, eleştiri, deneme ve günlük türlerinde yazıların yayımlandığı önemli bir yayın organı olmuştur. Dergide siyaset, din, yakın devir tarihi, teknik, hukuk, tıp, masonluk, II. Abdülhamid ve Tanzimat’ın mahiyeti gibi konularda, şimdikilerin ağzına almayı korktuğu gerçeklere dikkat çekici, uyarıcı ve ilmî yazılara yer verilmiştir.

Şunu unutmayalım, Milli ve Manevi Uyanışa yönelik yazıları ile dikkat çeken Büyük Doğu Hareketi, Türkiye’de 1923’ten sonraki zor dönemde meydan getirilen İslamî Hareketlerin temelidir ve en başta gelenidir.  Bakanlar Kurulu ya da mahkeme kararlarıyla sık sık kapatılsa polis vasıtasıyla toplatılsa, hafiyelerce takibe uğrasa ve çeşitli sebeplerle yayımına ara verilse de bu gerçek sonsuza dek değişmez. Necip Fazıl Kısakürek ve Büyük Doğu Hareketi görevini yapmış ve gitmiştir. Necip Fazıl Kısakürek Üstadımız sırf Büyük Doğu Yazarı değildir. O aynı zamanda bir konferansçıdır.  Memleketin hemen bütün şehirlerini dolaşıp büyük ilgi görmüş ve coşkun bir dinleyici kitlesini arkasında sürükleyen konferanslar vermiştir. Büyük Doğu’daki birçok yazısı yüzünden Necip Fazıl Kısakürek Üstadımız değişik iktidarlar devrinde adlî takibata uğrayıp hakkında hapis mahkûmiyeti olsa da yolundan asla şaşmamıştır. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.

Necip Fazıl Kısakürek Üstadımız vefat etmiştir. O geri gelmez. Ancak Büyük Doğu Hareketi geri gelebilir. Çünkü ihtiyaç vardır.

Yazımın sonuna doğru şunu da belirteyim. Biz kadim bir Medeniyet olan Doğu İslam Medeniyetinin çocuklarıyız. Ve Batı denildiğinde akla gelen hile, entrika, vahşet, sömürgecilik ve adaletsizlik ile kapitalizm gibi olumsuzluklar Doğu’ya ait değildir. Batı bu yönüyle Doğu’nun zıttıdır. Dünya’da bilindiği üzere, son 300-400 yıldır Batı’nın hakimiyeti vardır ve bu hakimiyet altında tüm Dünya huzursuz ve mutsuzdur. Tüm Dünya’yı huzurlu kılacak ve refaha kavuşturacak olan Doğu’dur. Yani Büyük Doğu Hareketi’dir. “Biz bu görüş doğrultusunda mazlum Doğu halklarının yanında ve sömürgeci Batılıların karşısındayız.”  

Bu nokta itibariyle düşünüldüğünde elbette Büyük Doğu hareketine ihtiyaç vardır.

Bununla birlikte “Büyük Doğu Hareketi İslamî bir harekettir ve zaten İslam’a kıyamete dek ihtiyaç vardır.”

Vesselam.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ