?>

DÜNYA’DA KENDİNİ EĞRETİ HİSSETMEK

Ahmet Sandal

23 saat önce

Eğreti sözcüğünün Türk Dil Kurumu (TDK) Sözlüğünde iki tanımı vardır. TDK'ya göre Eğreti kelimesinin ilk anlamı: Bir başkasına ait olan, emanet. İkinci anlamı: Tam oturmamış, yerini bulmamış .Bu manaya ilişkin örnek cümle: ''Bu ceket üzerinde fazla eğreti durmuş.'' 
 Eğreti durmak ne demek? Eğreti durmak, bir şeyin ödünç alınmış gibi görünmesi demektir.
Dün gece bir tefekkür eyledim.
Sevgili Peygamberimiz Efendimiz Hazreti Muhammed (asm) insanın Dünya’da bir yolcu, misafir olduğunu buyurmuştur.
Hazreti Mevlana insanın Dünya’da gurbette olduğunu, Yunus Emre insanın Dünya’da bir pazarda olduğunu ve kefen almak için geldiğini, Bediiüzzaman Said Nursi insanın Dünya’da vazifeleri olan bir misafir olduğunu, Necip Fazıl insanın Dünya’da Allah'ı aramak için atılmış bir varlık olduğunu ve Sezai Karakoç insanın Dünya’da sürgünde olduğunu beyan etmişlerdir.
İnsanın Dünya'daki halini ben de tefekkür eyledim ve insanın Dünya’da eğreti olduğunu, yani hem asıl yurdundan (Cennet'ten) ayrı olduğundan eğreti, hem de insanın Dünya ile uyuşmadığı için eğreti (tezatlık içinde) olduğunu idrak eyledim.
Şimdi bazıları diyecektir ki “ben kendimi Dünya’da hiç de eğreti gibi hissetmiyorum.”
Onlara cevabım hazırdır.
“Ben beşerden bahsetmiyorum. Ben insandan bahsediyorum.”
Şimdi bu noktada insan ve beşer farkını anlatmak gerek.
“Her insan bir beşerdir. Ancak her beşer bir insan değildir.”
Âdemoğlu tefekkür ederek hayatının gerçek manasını kavramaya ve bu Dünya’da belli bir müddet bulunmak, daha sonra Ahirette hesaba çekilmek üzere yaratıldığını idrak ettiğinde beşer olmaktan insan olmaya geçiş yapar.
Eğer bu idrake varamazsa yalnızca et, kemikten, yani fiziken insana benzese de esasta bir idraksiz hayvandan farkı kalmaz.
İşte bunun için “her insan bir beşerdir. Ancak her beşer bir insan değildir” diyoruz. Beşerin cisminin insana benzemesi yeterli değildir. Fikri ve zikri de insan olmalıdır. Yoksa et, kemik ve vücut hayvanlarda da var.
Hayvanlar bu Dünya’da eğreti durmazlar. Ve hayvanlar kendilerini bu Dünya’da eğreti hissetmezler.
Ancak insanlar, kendisini bu Dünya’da eğreti, yani fani, geçici, yolcu, misafir gibi hissederler.
Zaten yazımızın giriş kısmında Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed aleyhisselatu vesselam’dan başlayıp Dünya’da kendini yolcu, misafir, fani, geçici gören Peygamberler, Alimler ve Salih İnsanların hepsi bu Dünya ile uyuşmamış kimselerdir.
Elhamdülillah biz de bu Dünya ile uyuşmadık. Elhamdülillah biz de bu Dünya’da kendimizi eğreti hissettik.
Selam olsun bu Dünya’nın eğreti olduğunu idrak ederek Allah yolunda yürüyenlere! Selam olsun bu Dünya’da sabredenlere!
“Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara Suresi, 153)
Gerçekten bu Dünya’ya sabretmek gerekir.
Sabretmekten başka çare yok.
Öyle bir Dünya ki, ne bu Dünya’nın dışına çıkabiliyorsun, ne içinde rahat ediyorsun.
Derler ya, “anne karnına sığan insan, Dünya’ya sığamaz.”
Özellikle yaş ilerledikçe, hastalıklar sıklaştıkça ve bünye zayıfladıkça, insan için Dünya çekilmez hale gelir. 
Çok çok yaşlı bir kişi için ya da çaresiz, geri dönülmez, şifasız hastalığa düşen kişi için ölüm kurtuluştur. Adam yatalak, adam adım dahi atamıyor, adam yemek dahi yiyemiyor, adam nefes almakta güçlük çekiyor, adam yalnızca hareketsiz yatakta duruyor. Böyle bir kişi için ölüm kurtuluştur. Tabi ölüm ancak imanlı bir kişi için kurtuluştur. Çünkü o imanlı kişi yaşlı, yatalak, hastalıklı ver dermansız bir halden birdenbire genç, yakışıklı, dinç ve zinde hale geliyor ki, bir yaşlı insana bu umut ve bu vaat dışında hiçbir mesaj fayda ve umut sağlamaz. Gerçekten de yaşlı ve ölüm döşeğindeki bir insana, Hak Din’den başka hiç kimse umut veremez.
Dünya eninde-sonunda bitecek ve tek hakikat, tek gerçek ölüm herkesi eninde-sonunda kapısını çalacak. Dünya kimseye yâr olmaz. Ve bu son bulacak Dünya’da başka bir Dünya olduğunu ancak Hak Din’ler müjdeliyor ve insana umut ve güven veriyor. Biz de Dünya’ya böyle ve bu bakış açısıyla bakıyoruz.
Durumu böyle özetledim.
Ve bir şiirim ile her zaman ki gibi aranızdan ayrılıyorum.
DEĞİLSİN DÜNYA
Seninle hiç, hiç yakışmadık.
Uyumlu halde akışmadık.
Aşkla, sevgiyle bakışmadık.
Bana göre değilsin Dünya.
 
Benim her şeyim senden farklı.
Allah vermiş bana bu aklı.
Benim ruhum sonsuza odaklı.
Benim gibi değilsin Dünya.
 
Git, sen başka bir  tarafa git.
Boş gösterişe, caf cafa git 
Haydi yok oluşa, mahva git
Benden yana değilsin Dünya.
 
Uzaklaş benden, gelme yanıma.
Sıkıcı geliyorsun bu canıma.
Hiç, hiç uymuyorsun şanıma.
Bana göre değilsin Dünya.
Bana uygun değilsin Dünya.
 
YAZARIN DİĞER YAZILARI