<div>Dünyada sanayi devriminden sonra atmosfer sıcaklığının 1,5 derece artığını, bu artıştan dolayı da küresel ısınma neticesinde yağış şekillerinin değişmiş olması, havaların istenildiği kadar soğumaması, kar yağışlarının azalmış olması, yağmur yağış şekillerin dengesinin bozulması, mevsimlerin kayması, vs.. den dolayı anılan atmosferdeki sıcaklık nedeni ile yağışların dengesiz yağdığı ve bu nedenle toprak altına süzülemeyen yağış sularının su kaynaklarının tükenmesine ve yağışların zamanında yağmaması nedeni ile kuraklığın meydana geldiğini ve gelecek kısa bir süre içerisinde su kaynaklarının çok azalacağını birleşmiş milletler, ilkim değişikliği ile mücadele birimleri söylemektedir.</div> <div>Öyle ki insanların artık deniz sularını arıtıp tüketmeyi hedefledikleri, susuzluğun ve kuraklığın önüne bu şekilde geçmeye çalışan projeler ürettikleri bilinmektedir.</div> <div>Ne yazık ki Küresel ısınmanın, ekolojik ve çevresel sorunların ana kaynağı insanlardır.</div> <div>insanların yönetememe kabiliyetsizliği nedeni ile yada aşırı bencil bir yönetme nedeni ile Dünyaya çevreye, atmosfere zarar veren tek yaratık insandır. insan kaynaklı etkilerden dolayı verilen zararlar neticesinde tahribat büyük olmaktadır.</div> <div>Bütün bunlar olurken esas neden, insanlar yer altı ve yer üstü doğal kaynakları fütursuzca tüketmeleri, önem vermemeleri, bütün yaşamsal döngünün ana kaynağı olan su kaynaklarının önemini yeterince anlamamaları, yada anlamak istememeleri sonucu aslında Dünyanın geleceğini çaldıklarının farkına varmadan tamamen rantsal odaklanma hırsından kaynaklanmaktadır.</div> <div><strong>TÜRKİYE SU FAKİRİ BİR ÜLKEMİDİR?</strong></div> <div>Türkiye su fakiri bir ülke olabilir, ama esas gerçek olan işin hikayesi ise bizim bu su kaynaklarımızı yeterince yönetmeyi bilmediğimizden kaynaklanmaktadır.</div> <div>Kontrolsüz bir şekilde açılan kuyular ve yer altı su kaynaklarının çoğu zaman gereksiz ve kontrolüz bir şekilde sondaj yapılarak kullanımı nedeni ile, dağlarımızda, ovalarımızda, vadilerimizde, köylerimizde akan su gözünü oluşturan su kaynaklarımız artık akmıyor, akmayan dere ve pınarların çevresindeki ekoloji ve ekosistem suyun kuruması ile tamamen azalmakta, yada yok olmaktadır. Çünkü her doğal bölge kendi içerisinde doğal mükemmeliyeti ile kendi kendini yönetebilen bir habitata sahiptir. Ancak müdahale sonucu yer altındaki su kaynaklarının doğal su depolarının sondaj kuyularında motopomplar ile çekilmesi neticesinde yer altındaki doğal su rezervlerinin tükenmesi ile, su seviyesi daha aşağılara inmekte, su seviyesi düştükçe vadilerdeki, dağlardaki rezervler azalmakta su pınarları ve derler bu şekilde kuruyabilmektedir.</div> <div>Bu nedenle önce yeraltındaki jeolojik ve jeodezik haritalandırmalar yaparak, var olan su kaynaklarımızın potansiyellerinin tespit edilmesi sonrasında sürdürülebilir bir şekilde su kaynaklarının rezerv olarak nasıl korunacağının bilimsel araştırmasının yaparak, bilimsel çalışmalar neticesinde elde edebileceğimiz bilimsel veriler ışığında gerçekleri öğrenerek önlemler almamız gerekir. Bütün bunları yaptıktan sonra ancak kuraklığı ve su sorunlarını tartışabiliriz, yani önce biz var olan kaynaklarımız nasıl yönetebileceğimizi öğrenmeliyiz.</div> <div>Bunu bir örnek ile somutlaştıracak olursak, Türkiye’de ki Konya ovasında yer altı sularının aşırı sulama suyu amaçlı yer altından çekilmesi neticesinde oluşan obruklar ve tarım arazilerinin aşırı tuzlanması ve verimsizleşmesi bunun en net ve belirgin örneğidir.</div> <div>Hal böyle iken günümüzde Her evin bahçesinde, her tarlanın başında rastgele açılan sondaj su kuyuları su rezervlerini yanlış kullandığımızın birer örneğidir.</div> <div>Evet Biz doğal kaynaklarımıza kontrolsüz bir şekilde müdahale ediyoruz, müdahale ederken doğal yaşam alanına müdahale ediyoruz ve bir çok kuş türü, bir çok kelebek türü ve daha bir çok canlı türü bu doğal yaşam alanları olan, dere, pınar ve çay alanlarının yok olması ile beraber yok oluyorlar, bu canlılar kendi ekolojilerinde, kendi habitatlarında kendi doğa döngüsünde yer alan, doğal çember döngüsü halkasından git gide eksilme hızla artıyor. Bu da doğanın dengesinin bozulmasının başlangıcının hızlanması anlamına geliyor.</div> <div>Değerli okurlar Su kaynaklarının bu şekilde hızla tükenmesi ile, yanlış kullanımı ile, israf edilmesi ile, gelecekte hem insanların bireysel ihtiyacı açısından, hem de tarımsal üretim noktası açısından ciddi sıkıntılar yaşanacaktır.</div> <div>Dolayısı ile şimdiden yetkililerin su yönetimi ile ilgili stratejiler geliştirmeleri, yetkililerin durumu Ankara’dan taşraya bir -iki günlük rutin toplantılarla, gezilerle geçiştirmemeleri, ciddi önlemler alınmaları, ciddi projeler geliştirilmeleri ve pratikte uygulanabilir çözümler üretmelidirler.</div> <div>Mesela en basitinden bütün sulama kaynaklarında tarımsal sulama amaçlı alanlarda gerekli su miktarından çok daha fazla su tüketildiği bilinen bir geçektir.</div> <div>Ancak bu güne kadar bunun ile ilgili bir çözüm üretilmiş değildir..</div> <div>Burada net olan sorun, suyun ve su kaynaklarının yönetilememesinden kaynaklı sorundur.</div> <h3><strong>DOĞAL SU KAYNAKLARIMIZI SU VARLIĞIMIZI NEDEN YÖNETEMİYORUZ</strong></h3> <div>Somut bir örnek üzerinden gidecek olursak Su kaynaklarımızı yönetemediğimizin açık ve net göstergesi Batman sol sahil sulama kanalının mevcut durumudur.</div> <div>Batman sol sahil sulama kanalı 1990 yıllardan beri yapılmış olan ve halen su verilmesi gereken alanın önemli bir kısmına su verilememiş olması nedeni ile atıl durumda olan arazi ve diğer önemli bir kısmı da şehirleşme nedeni ile tamamen ve kalıcı olarak atıl durumda kalmış olan arazi miktarıdır.</div> <div>Ancak günümüzde bu sulama kanalı Batman ili için tarımsal sulama amacı dışında hizmet eder hale gelmiş, imar planı içerisinde şehirleşmeye açılmış alanda kalmış ve Batman’a sadece güzel bir görsellik kazandırmıştır.</div> <div>Bu durum Batmanın tarımsal üretim potansiyelinin geleceğinin yok edilmesi ile oluşan fotoğrafın net olarak ortaya çıkarmış olmasının görüntüsüdür. </div> <div>Tek cümle ile Batmanın tarımsal üretimi açısından çok yazık bir durumdur. Çünkü sulama kanalı ilk başlangıç ve kuruluş amacı ile günümüzdeki mevcut durumu, kanalın ana plan ve projesinden çok uzak olup, Tesis amacı ve hedefi 180-190 bin dekarlık alanı sulamak olan proje, bu günkü hali ile ilgili kurumun girişinde yer alan proje maketinin eksiksiz olması dışında gerçek hedefinden çok uzaktır.</div> <div>Görüleceği üzere biz halen var olan bir su kaynağını, su rezervini gerekli şekilde ve etkili bir biçimde yönetmiyoruz ve kullanmıyoruz.</div> <div>Yapılan bu kadar masraf, toprağa gömülen bunca paraya rağmen kanalın nerede ise %65 i atıl durumda , tarımsal sulama amaçlı kullanılması gereken suyun tamamı %65 oranında atıl durumdadır. Peki soruyorum şimdi bu güne kadar hangi bakan, hangi vekil hangi bürokrat gelip sorunu çözdü.</div> <div>Evet hiç biri çözemedi ve suya çok ihtiyaç duyulan, kuraklığın çok net yaşandığı bu sene görüldüğü üzere bölge çiftçisi de bu yönetilememe nedeni ile zor durumda ve çok zor şartlarda tarımsal üretim yapmaktadır.</div> <div>Değerli okurlar, eğer var olan su kaynaklarımızı yönetebilsek, inanız ki su sıkıntımız çok daha az bir seviyeye inecek , inanınız ki Türkiye su fakiri ülkeler arasında yer alsa bile suyumuzu su kaynaklarımızı iyi yönetebilirsek su açısından kendi kendimize yetecek duruma geleceğiz.</div> <div>Dolayısı ile aslında insanlar kaynaklara zarar vermeden, doğayı ekolojiyi ekosistemi bozmadan, doğaya gereğinden fazla müdahale etmeden yaşamayı becerebilse, başta ülkemiz olmak üzere bütün Dünya da su ihtiyacı sıkıntısı noktasına sorunlarımız kalmayacaktır.</div> <div>Sonuç; evet yönetebilme sorunumuz vardır.</div> <div>Düşünün ki Dünyada insan oğlu hiç yaşamıyor olsun, işte o zaman Dünyanın, doğanın ekolojinin, mükemmel doğa döngüsünün kendiliğinden sonsuza kadar devam edeceği görüşü herkesçe kabul gören bir mantık olacaktır.</div>