USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

BAŞKASINA AYNA OLMAK VE İYİLİĞİ İNŞA ETMEK

BAŞKASINA AYNA OLMAK VE İYİLİĞİ İNŞA ETMEK

Şehabeddin Sühreverdi, Cebrail’in Kanat Sesi adlı eserinde “Evdeki her şey ev sahibine benzer ama hiçbir zaman ev ve ev sahibi aynı şey değildir” der. Bizler de yaratıcıdan birçok emare taşırız. Örneğin bizdeki güzel ahlak, ondan bir işarettir. Sühreverdi bir hikâye anlatır: “ Hz.İdris (a.s.) tüm yıldızlarla ve gezegenlerle konuşuyordu. Ay’a sordu ‘Neden nurun bazan azalıp bazan çoğalıyor?’ Ay dedi ki :’ Bil ki benim cismim siyah düz ve cilalıdır. Kendime ait bir ışığım da yoktur. Ama Güneşin karşısına geçtiğimde, maddelerin aynadaki yansımaları gibi, Güneş’in nuru da benim cismime yansır ve karşısında kaldığım zaman boyunca kendisinden nur alırım. Güneş’e en yakın olduğum an, nurum hilalden dolunaya çıkar.’ İdris(as) tekrar sordu: ‘Güneş ile ne kadar dostluğunuz var?’ Dedi ki :’Güneş ile karşılaştığım zaman, kendime baktığımda Güneş’i görüyorum. Zira herkesin bildiği gibi, Güneş’in misali bende zahirdir. Ve cismimin yüzeyi cilalı olduğundan onun ışığıyla dolmuştur. Dolayısıyla kendime her baktığımda Güneş’i görüyorum.”

Peygamber efendimiz, “Mümin, müminin aynasıdır.” Der. Her mümin kendisini, mümin kardeşinde görür, görmeli. Onda kendini bulur. Bu hadis ile ilgili olarak İbn-i Arabi’nin yorumu şöyledir: “Mümin yüksek seciyeye sahip bir tür inanan insanın vasfı olduğu gibi, inanılan ve güvenilen Allah’ın da esmasındandır. El’Mümin.” İşte, Arabi bu iki Mümin’in birbirine ayna olduğunu ifade ediyor.

Bizler birbirimize ayna olabilsek, eksiklerimizi, kusurlarımızı o aynada görüp gerekli düzeltmeleri yapabilsek, çok güzel oluşumların kendiliğinden ortaya çıktığını görme fırsatımız olur.

Sühreverdinin anlattığı bu hikâye ve Peygamberimizin bu hadisi insanlık tarihinde en üst seviyede bir empatik yaklaşımdır. İnsanlarla “hemhal” olmak, “hemdert” olmak, “hemdem” “olmak ve “yekdil “olmak çok insani ve İslami bir yaklaşım tarzıdır.

Tolstoy’un dediği gibi, “Acı çekiyorsan canlısın, başkasının acısın çekiyorsan insansın.” Bunu tersten okursak; mazlumun, mağdurun, mahrumun ve masumun acısını çekmeyenler insanlık ailesine bir yük değil midir? Evet hiç şüphesiz bir yüktür. Bugün Gazze’de yaşananlara; sağır olanlar, kör olanlar ve bu duyguyu yaşamayanlar insanlık aleminin yüzkarasıdırlar.

Kemal Sayar der ki, ” Ben bir terapist ve Psikiyatrist olarak insanların dertlerini dinliyorum, bir “elem doktoruyum”. Kendi mesleğim için hep şunu düşünmüşümdür; Aile olmadan anlaşılamayan şeyler var. Hatta annemi, babamı kendim toprağa verdikten sonra, anne babasını kaybetmiş olarak bana gelen insanları o kadar daha iyi anlamaya başladı m. Çünkü o acı benim yüreğimi dağladı, geçti… Şimdi başka bir yüreği dağlayan o acıyı ben daha iyi anlıyorum.”

“Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” kutlu sözün gereği olarak; bir hayatı inşa etmek, mazluma ve mağdura kol kanat germek, onun duygu ve düşüncelerine ortak olmak, sorumluluk bilincini yüreğinde taşımak erdemli olmanın gereğidir.

Sızlanan, şikâyet eden, çevreye sürekli negatif enerji yayan değil; iyimserliği, umudu, pozitif enerjiyi yayarak topluma bir diriliş muştusu aşılamak gerekmektedir. Çözüm odaklı bir anlayışla, problemlere, sorunlara çözüm bulmaya çalışmalı. Bu elbette kolay değil. Bizler de zora talip olmalıyız. Toplumsal sorunları, problemleri çözdükçe ne kadar mutlu olduğumuzu göreceğiz.

Bütün çalışmalarda, yapabileceklerimiz var. O çalışmalara yoğunlaşmamız, çevremize örnek olmamız, “iyiliklere motor, kötülüklere fren” olmamız gerekmektedir. Herhangi bir kötülüğü gördüğümüzde elimizle müdahale etmemiz, gücümüz yetmiyorsa dilimizle uyarmamız, bu da mümkün değilse o ortamı terk etmemiz, o kötülüğü onaylamadığımızı muhataplarımıza bir şekilde bildirmemiz, sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerekir. Bunu bir “Hayat Tarzı” haline getirmemiz gerekmektedir.

İyiler her zaman aktif ve etkin olmalı. İyi insanlara pasif kalmak yakışmaz.

dünya kötülerin elinde kan ağlıyor.” Mazlumların gözü iyilerde. İyiler beklenmekte. İyiler; bütün motivasyonlarını harekete geçirerek güç birliği, eylem birliği, hareket birliği şeklinde, “küresel kötülüğe” karşı, “küresel iyiliği” hayata geçirmeli.

Sadi Şirazi’nin dediği gibi, “Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir dostu herkes ister… Önemli olan gülü dikeniyle, geceyi gizemiyle, dostu tüm derdiyle sevebilmektir.” 

Hayat; doğrusal bir fonksiyon değildir. Hayat, otoban hiç değildir. Hayat eğrisel bir fonksiyon ve inişli-çıkışlı bir yoldur. Hayatımızı bu gerçeklikler çerçevesinde inşa ederek, hayata pozitif yaklaşarak, umudu yayarak, empatik yaklaşarak iyiliğe odaklanmalıyız.

 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ