USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

DARU’L-ERKAM’DAN GAZZE’YE: AYNI ZULÜM, AYNI SUSKUNLUK

DARU’L-ERKAM’DAN GAZZE’YE: AYNI ZULÜM, AYNI SUSKUNLUK

İslamiyet’in doğuşunun ilk üç yılı…

Hakikatin suç, imanın tehdit, adaletin düşman sayıldığı yıllar.

Sessiz, derin ve çileli yıllar. Henüz ezan okunmuyor, henüz saf tutulmuyor, henüz İslam açıktan yaşanamıyordu.

Daru’l-Erkam’ın kapıları ardında fısıltıyla edilen dualar, karanlık sokaklarda taşlanan bir Peygamber, kızgın kumlarda sürüklenen Bilal, işkencede şehit edilen Sümeyye…

Güçlü olanın zayıfı ezdiği, hakikatin suç sayıldığı yıllardı.

Resulullah (s.a.v) “Kalk ve uyar” emrini aldığında karşısında yalnızca müşrikleri değil; sessiz kalanları, korkanları ve menfaatine susanları da bulmuştu.

Bugün Gazze’ye baktığımızda, tarihin sadece isim değiştirerek tekerrür ettiğini görüyoruz.

Bugün Gazze’de yaşananlar, tarihin küllerinden yükselen o ilk zulmün modern bir kopyasıdır.

O gün Mekke’de Müslümanlar azdı, savunmasızdı, kuşatılmıştı.

Bugün Gazze’de Müslümanlar yalnız, savunmasız ve kuşatma altında.

O gün taş vardı, kırbaç vardı, ateş vardı;

Bugün ise fosfor bombaları, savaş uçakları ve ekran başında normalleştirilen bir soykırım var.

O gün müşrikler, “Sizi bu inançtan vazgeçireceğiz” diyordu.

Kur’an, o günkü tabloyu şöyle anlatıyordu:

“Onlar sadece ‘Rabbimiz Allah’tır’ dedikleri için yurtlarından çıkarıldılar.” (Hac, 40)

İlk üç yılda Mekke’nin ileri gelenleri “Bu dava büyümeden bitirilmeli” dedi.

Bugün modern dünyanın zalimleri, “Sizi bu topraklardan sileceğiz” diyor.

Yöntemler değişti, zulmün dili değişmedi.

O gün Kâbe’nin etrafında dönen putlar vardı, bugün Birleşmiş Milletler salonlarında dönen diplomatik yalanlar var.

O gün müşrikler taş atıyordu, bugün sözde medeniyet sessizliğiyle katliama mühimmat taşıyor.

Allah Resûlü (s.a.v) Taif’te taşlandığında kanlar içinde şöyle dua etmişti:

“Allah’ım, kavmimi bağışla; çünkü bilmiyorlar.”

Gazze’de ise çocuklar artık dua bile edemeden toprağa veriliyor. İlk üç yılda Müslümanlara uygulanan ambargo, bugün Gazze’de ekmek, su ve ilaç ambargosuna dönüşmüş durumda. O gün çocuklar aç bırakılıyordu, bugün çocuklar açlıktan ölüyor. O gün inananlar “fitne” ilan ediliyordu, bugün Gazze halkı “tehdit” yaftasıyla katlediliyor.

Kur’an bu zulmü bize sorar:

“Size ne oluyor da ‘Rabbimiz! Bizi zalim halkın elinden kurtar’ diyen mazlumlar için savaşmıyorsunuz?” (Nisa, 75)

Bu ayet bugün Gazze için inmiş gibidir.

Ama ne yazık ki ümmetin büyük kısmı ya sessiz, ya tepkisiz, ya da korkak.

Ve en acısı da şu:

O gün Mekke’de zulme sessiz kalanlar olduğu gibi, bugün de modern dünyada…

Üç yıl boyunca Peygamber Efendimiz (s.a.v) sabrı öğretti. Çünkü henüz güç yoktu ama hakikat vardı. Gazze de bugün sabrın en ağır imtihanını veriyor. Bombalar altında Kur’an okuyan çocuklar, enkaz başında secdeye kapanan babalar, kefen niyetine sarılan anneler…

Bunlar modern çağın Daru’l-Erkam’larıdır.

İlk yıllarda Müslümanlar azdı ama Allah onların yanındaydı.

Eğer ki bugün hala enkaz altından Kur’an sesi yükseliyorsa, bilin ki bu bir yenilgi değil; bu imanın hayatta kalma çığlığıdır.

Unutulmasın:

Mekke zulmü kazandı zannediyordu ama Medine’ye yenildi.

Bugün Gazze’yi yok ettiklerini sananlar, yarının adaletine tohum ekiyor.

Ve son söz şudur:

Tarih, zalimleri isim isim yazar…

Ama susanları yüzleriyle kaydeder.

Gazze bugün sadece bombalanmıyor;

Gazze, insanlığın vicdanını da yerle bir ediyor.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ