USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

2025 AİLE YILINDA GÜÇLÜ BİR AİLE OLMAK

2025 AİLE YILINDA GÜÇLÜ BİR AİLE OLMAK

Bilindiği üzere 2025 yılı, Cumhurbaşkanlığı kararıyla devlet ve sivil toplum düzeyinde “Aile Yılı” olarak ilan edilmişti. Bu karar, toplumun temel direği olan ailenin güçlendirilmesi yönünde bir adım olarak görüldü.

Aile, insanlığın yaratılışından itibaren ilahi düzenin merkezinde olan kutsal bir kurumdur. Yüce Allah Kur’an-ı Kerimde şöyle buyuruyor: “Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan da eşini yaratan ve ikisinden birçok erkek ve kadın türeten Allah’tan korkun. ”(Nisa Suresi, 1.ayet) Bu ayet, insanlık tarihinin başlangıcında bile ailenin Allah tarafından tesis edilmiş bir kurum olduğunu gösterir.

Peygamberimiz (s.a.v) ise şöyle buyuruyor: “Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. ”(Tirmizi, Menakıb, 63)

Aile, yalnızca iki bireyin birlikteliği değil; neslin, merhametin, ahlakın ve imanın taşındığı bir emanettir. Dolayısıyla aileyi yıkmak, yalnız bir sosyal düzeni değil, bir toplumun ruh kökünü hedef almak demektir. Ancak ne yazık ki, aileyi zayıflatan, temellerini sarsan ve değerlerini yok eden çok sayıda unsurla karşı karşıya olduğumuzu belirtmek isterim.

Bu unsurların başında Sosyal medya, sinema, diziler, reklamlar ve hatta eğitim sisteminin bazı unsurları, modern hayatın “özgürlük” ve “bireysellik” adı altında aileyi değersizleştiren bir anlayışı yaygınlaştırmaktadır. Bu süreçte, toplumun ahlaki çöküşünü engellemekle görevli bazı kurumların özellikle “rtük” gibi denetim mekanizmalarının daha çok mesai harcamaları ve toplumun hassasiyetlerini daha fazla gözetmeleri gerekmektedir.

Modern Çağın dijital fitnesi haline gelen Sosyal medya insanları birbirine yakınlaştırmak yerine çoğu zaman “duygusal mesafeyi” artırmakta, evlerin içine fitne taşımaktadır. “Like” uğruna mahremiyetin ifşa edilmesi, “takipçi” uğruna iffetin zedelenmesi, ailelerin iç huzurunu yok etmektedir.

Bugün ekranların yaydığı teşhir, ahlaksızlık ve yanlış rol modeller, gençlerin zihinlerinde sapkın yaşam tarzlarını normalleştirmektedir. Modern medya artık sadece bir “eğlence aracı” değil, bir davranış mühendisliği aracı haline gelmiştir.

Dizilerde, reklamlarda ve dijital mecralarda evlilik “özgürlüğün kaybı” olarak sunulmaktadır.

Anne-babalık “yük ve engel” gibi gösterilmektedir. Sadakat “geri kalmışlık” olarak karikatürize edilmektedir. Zina ve gayrimeşru ilişkiler “doğal ve sıradan” hale getirilmektedir. Bu anlayışı benimseyen ve destekleyen sahneler, her akşam milyonlarca eve özellikle gençlerin zihinlerine girmekte ve ahlaki algıyı yavaş yavaş dönüştürmektedir.

Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyuruyor: “Bir toplulukta hayasızlık ortaya çıkar ve aleni hale gelirse, o toplulukta ölüm, bela ve musibet çoğalır.” (İbn Mace, Fiten, 22)

Bugün dizilerde, stendaplarda, güldürü programlarında, kliplerde ve sosyal medya içeriklerinde sözlü veya görüntülü olarak alenileşen hayasızlık yalnız bir estetik tercih değil toplumsal bir musibetin habercisidir.

Teknik bir kurul olmaktan ziyade toplumsal vicdanın nöbetçisi konumunda olan RTÜK 6112 sayılı yasa gereği, Türkiye’deki radyo, televizyon ve isteğe bağlı yayın hizmetlerini denetlemekle yükümlüdür. Görev tanımında açıkça “toplumun milli ve manevi değerlerine aykırı yayınlara müsaade edilmemesi” şartı bulunmaktadır.

Ancak pratikte RTÜK’ün yayın politikalarına baktığımızda, aile yapısını zedeleyen sahneler, iffetsizliği teşvik eden diziler, evlilik dışı ilişkileri normalleştiren senaryolar, şiddeti ve alkolü meşrulaştıran içerikler karşısında yeterli müdahalenin yapılmadığı görülmektedir. Bu durum, yalnızca bir denetim meselesi değil; ahlaki bir sorumluluk zaafiyetidir.

2025 yılı “Aile Yılı” ilan edilmiş olabilir; ancak aile, yalnızca bir yıla sığacak kadar küçük bir mesele değildir. Bu yıl yalnızca seminerlerle, konferanslarla veya tanıtım videolarıyla geçirilecek sembolik bir dönem olmamalıdır. Aileyi korumak bir kanun veya kampanyadan çok daha öte bir iman meselesidir.

İslam, toplumun korunması için emr-i bi’l ma’ruf ve nehy-i ani’l münker görevini devlet kurumları da dahil olmak üzere tüm mü’minlerin üzerine farz kılmıştır. Bu bağlamda RTÜK’ün görevi “teknik denetim” olarak görülebilir ancak  ahlaki ve manevi sorumluluk  bütün müslümanların görevidir.

Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: ”Aile, dinin yarısıdır.” (Beyhaki, Şuabü’l-İman, 7/219)

Bu itibarla aileyi yıkan her ideoloji, her medya ürünü, her ahlaki yozlaşma doğrudan ümmetin kalbine yönelmiş bir saldırıdır.

Gerçek bir “Aile Yılı” ekranlardaki iffetsizlikle mücadeleyle RTÜK’ün kararlı denetimiyle,

İslami, insani ve toplumsal yarar sağlayan yayıncılığın desteklenmesiyle mümkündür.

Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Allah, bir kavmi onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmez.”

(Ra’d Suresi, 11.ayet)

Sinema ve dizilerde aile karşıtı propagandalar had safhaya ulaştı. Sinema ve diziler toplumun bilinçaltını şekillendiren en güçlü araçlardandır. Ancak bu araçlar uzun süredir “aileyi değil, bireyi merkeze alan”, “sadakati değil arzuyu kutsayan”, “iffeti değil hayasızlığı önceleyen” bir mesaj taşımaktadır. Kadın çoğu senaryoda meta haline getirilmekte; erkek ise aile reisi değil, duygusal yönden zayıf bir figür olarak gösterilmektedir. Bu propaganda farkında olmadan izleyicinin zihninde “aileye gerek yok” algısını pekiştirmektedir maalesef.

Son olarak şunu ifade etmek isterimki; Bütün bunlara rağmen, inancıyla hemhal olan aile fertlerimizin ailesine zarar verecek unsurlardan kendilerini koruyabileceklerine kanaatim sonsuzdur.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ