<div>İnsan olan herkes günah işler. ‘’Günah işleyenlerin en hayırlısı tövbe edenlerdir’’ (İbn Mâce, “Zühd”, 30.) ayeti kerimede cenabı hak şöyle buyurur: “Ey müminler, hep birden Allah’a tövbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.” (Nur, 24/31)</div> <div>Her ibadetin belli başlı şartları olduğu gibi tövbe etmeninde belli başlı şartları vardır. İnsanın işlediği günahlar iki kısımdır. Bir kısmı içki içmek gibi kul hakkı ile ilgili olmayan yalnız Allah’a karşı işlenmiş günahlardır. Bu gibi yalnız Allah hakkı ile ilgili olan günahlardan tövbe etmek için üç şartın yerine getirilmesi gerekir.</div> <h4> Bunlar:</h4> <div> a) Günahı terk etmek.</div> <div> b) Yaptığına pişmanlık duymak</div> <div>c) Bir daha yapmamaya karar vermek.</div> <div>Günahı terk etmeden yapılmış olan tövbe ile yine günaha pişman olmadan ve aynı günahı bir daha işlememeye karar vermeden yapılan tövbe, tövbe sayılmaz. Bu, içki içmekte olan kimsenin, “Ben içkiye tövbe ettim” demesine benzer ki buna tövbe denmez. Günahın diğer bir kısmı da hırsızlık yapmak gibi insan hakkı ile ilgili olan günahtır. Hırsızlık yapmak günahtır, çünkü Allah Teâlâ bunu yasaklamıştır. Bu gibi günahlardan tövbe etmenin, yukardaki şartlara ilâveten bir şartı daha vardır ki, o da hak sahibine hakkını vermek veya ondan helallik almaktır. İşte işlenen günaha göre şartlarına uyarak yapılan tövbe makbul olur ve Allah Teâlâ böyle tövbe edeni bağışlar.</div> <div>Bir defasında Hz. Ali, bir bedevinin:</div> <div>—Ey Allah’ım senin beni bağışlamanı diliyor ve sana (günahlarımdan dolayı) tövbe ediyorum dediğini işitmişti de ona:</div> <div>—Ey kişi, tövbede dil çabukluğu yalancıların tövbesidir, demişti. Adam:</div> <div>—O halde tövbe nedir? diye sorunca, Hz. Ali:</div> <div> —O tövbenin altı özelliği vardır: Geçmiş günahlara pişmanlık duymak, (vaktinde ve zamanında yapılmayan) farzları (kılınmayan namazlar ile tutulmayan oruçları) iade etmek, haksızlık yaptığı kimsenin hakkını vermek, düşmanlarla helalleşmek, bir daha o günaha dönmemeye azmetmek ve nefsi günahla büyüttüğün gibi Allah’a itaatte eritmek ve ona günahların tadını tattırdığın gibi itaatin hazzını tattırmaktır, dedi.</div> <div>Asıl konumuz olan kul hakkına gelince, maalesef bu konuda çok gevşek davranıyoruz. Başkalarının hakkına girmeyi, başkalarının hakkını yemeği, neredeyse günah görmemeye başladık. Oysa Allah kul hakkını affetmez.</div> <div>Toplumda çok sık ihlal edilen belli başlı kul hakları: Başkasının toprağını adına geçirmek. Trafik kuralı ihlali neticesinde oluşan kazalar. Hastane gibi sırayla işlem yapılan yerlerde başkasının sırasını almak. Hakkın olmayan makama torpille getirilmen gibi hak ihlalleri kul hakkıdır.</div> <div>Kul hakkına giren biri bu dünyada hakkına girdiği kişiyi ya da kişilerle helalleşmese ahirette peygamber (sallallahu aleyhi ve sellemin) ifadesiyle müflislerden olur.</div> <div>Ebü Hüreyre radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem:</div> <div><strong>"Müflis kimdir, biliyor musunuz?"</strong> diye sordu. Ashab:</div> <div>- Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir, dediler. Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem:</div> <div><strong>"Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekât sevabıyla gelip, fakat şuna sövüp, buna zina isnad ve iftirası yapıp, şunun malını yiyip, bunun kanını döküp, şunu dövüp, bu sebeple iyiliklerinin sevabı şuna buna verilen ve üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yükletilip sonra da cehenneme atılan kimsedir" </strong>buyurdular. (Müslim, Birr 59. Ayrıca bk. Tirmizî, Kıyamet 2)</div> <div> </div> <div> </div> <div> </div>