<div>Her türlü fitnenin kol gezdiği, gencecik insanların bir hiç uğruna hayattan koparıldığı bir dünyada toplumun en çok ihtiyaç duyduğu şeylerin başında sabır gelir.</div> <div>Sabrın zıddı olan tahammülsüzlük toplumda hâkim ahlak haline gelmiş durumda. Ufak bir tartışma, trafikte yol verme kavgaları, alacak verecek meseleleri kavgaya dönüşüp çoğu zaman ölümle neticeleniyor.</div> <div>Böylesi durumlarda nasıl bir tavır takınmalıyız?</div> <div> Sabırlı olmak. Allah sabredenlerle beraberdir. (Bakara 153)</div> <div> Peki nedir sabır?</div> <div><strong>Sabır, kimseye elimizle zarar vermemektir</strong>. <strong>"</strong>(İyi)<strong> Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların emin olduğu kişidir. </strong>(Asıl)<strong> muhacir de Allah'ın yasakladıklarını terk edendir."</strong> (Buhârî, İman 4, 5, Rikak 26; Müslim, İman 64-65) en sinirli anımızda bile ağzımızdan Allah’ın razı olmadığı bir sözün çıkmamasıdır.</div> <div><strong>Sabır, alttan alabilmektir.</strong> Zira ayeti kerime de’’ Rahmân’ın has kulları yeryüzünde vakarla yürüyen, cahiller onlara laf attığı zaman, “selâm” deyip geçen kullardır. (Furkan 63)</div> <div><strong>Sabır, haklı da olsak tartışmaya girmemektir</strong>. ‘’Kim haklı olduğu halde münakaşayı ve tartışmayı terk ederse Cennetin ortasında bir köşk yaptırılır. Kim de ahlakını güzelleştirirse ona da Cennetin en yüksek bölgesinde bir köşk yaptırılır.” (İbn Mâce, Mukaddime: 5)</div> <div>Peygamber efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: <strong>“Gerçek babayiğit, güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olabilen kimsedir.”</strong> (Buhârî,102; Müslim, 108)</div> <div>ibn Abbâs (radıyallahü anh)’den rivâyete göre, Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Kardeşinle tartışmaya girme, onunla kırıcı şekilde şakalaşma ve yerine getiremeyeceğin sözü ona verme.” (Tirmizî rivâyet etmiştir.)</div> <div><strong>Sabır, affedebilmektir</strong>. Ebû Kebşe -radıyallahu anh-’den rivâyet edildiğine göre, Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdular:</div> <div>“Nefsim yed-i kudretinde olan Allah hakkına söylerim: <strong>Üç şey</strong> vardır ki, yemin etme îtiyadında olsaydım bunların <strong>gerçek olduklarına yemin ederdim</strong>:</div> Sadaka olarak verdiğiniz şey malı eksiltmez. Sadaka verin<strong>.</strong> <strong>Uğradığı haksızlığı Allah rızâsı için bağışlayan bir kimsenin de kıyamet günü Allah katında izzet ve şerefi çoğalır.</strong> Dilencilikten bir kapı açana da Allah teâlâ ihtiyaç kapısı açar.”<strong> </strong>(Tirmizî) <div>Hazret-i Âişe -radıyallahu anhâ- anlatıyor:</div> <div>“Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-’in, bir kere olsun, uğradığı haksızlıktan dolayı intikam almaya kalkıştığını görmedim.</div> <div>Ukbe -radıyallahu anh- anlatıyor:</div> <div>“Bir gün Rasûl-i Ekrem ile karşılaştım. Yâ o benim elimden veya ben onun elinden tuttum. Buyurdular ki:</div> <div><strong>– Ey Ukbe, dikkat et! Sana dünya ve âhiret ehlinin en üstün ahlâkından haber vereyim: </strong>Gelmeyene gitmen<strong>, </strong>vermeyene vermen<strong> ve sana kötülük edeni affetmendir.</strong><strong>”</strong></div> <div><strong>Sabır öfkemize hâkim olabilmektir</strong>. ‘’Onlar (takvâ sahipleri) bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcarlar, <strong>öfkelerini yenerler, insanları affederler</strong>. Allah işini güzel yapanları sever. (Ali imran 134)</div> <div>Sabır acıdır fakat meyvesi tatlıdır. Vesselam…</div>