USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

HİSSETTİĞİN DEĞERSİZLİK DUYGUSU VE NEDENLERİ…

HİSSETTİĞİN DEĞERSİZLİK DUYGUSU VE NEDENLERİ…

Değersizlik duygusunu, kişinin kendi değerini, duygu ve düşüncelerini sevilmeye ve saygı duyulmaya layık oluşunu içselleştirememesi hali olarak tanımlayabiliriz. Değersizlik duygusunu içten içe yaşayan birey, her yeni güne kâbusla uyanır ve kendisini bitmek bilmeyen bir korku filminin içindeymiş gibi hissedebilir.

Değersizlik duygusu sadece özgüven eksikliğinden kaynaklı bir durum olmayabilir. Çünkü kişinin kendi dünyasında çok önemsediği bilgi, beceri, duygu ve düşüncelerine sosyal çevresinde beklediği karşılığı bulamayabilir. Sürekli bu değersizlik hissi ve düşüncesiyle karşı karşıya kalan birey artık kendisini hiçbir şeye layık görmeyecek, yetersizlik duygusu benliğini sarıp sarmalayacak bu duygunun getirdiği acıyı derinlerde yaşayacaktır. Bu şekilde inanç geliştiren birey hem kendi iç dünyasında çökkünlük yaşayacak hem de artık dış dünyaya güvenli ve pozitif bakamayacak, insanlara karşı olumsuz düşünceler besleyecektir.

Değersizlik duygusu ile baş edemeyen danışanlarımla yaptığım görüşmelerde, bu duygunun genellikle çocukluk dönemi yaşantılarıyla ve travmalarıyla ilişkili olduğunu görmekteyiz. Çünkü çocukluk çağı, kişinin anavatanıdır. Bu dönemde çocuğun her deneyimi, karakter gelişimi ve insanlara bakışı için önemli bir yol haritası olacaktır. Bakınız; ailesinden ve çevresinden duygusal manada dengeli şekilde beslenen çocuk, geleceğe güvenle seslenen çocuktur. Bu bağlamda bir kez daha altını çizmekte fayda görüyorum. Çocuğunuzu ve onun çocukluk dönemi önemseyiniz, çocuğunuzla çocuklaşınız, içinizdeki çocuğun sesine kulak veriniz.

Peki değersizlik duygusunun altında yatan nedenler nelerdir, biraz da bunların üzerinde duralım:

  • Çocukluk dönemi hatalı anne -baba tutumu: Çocukluk döneminde hatalı anne baba tutumları, karakter inşa etmeye çalışan çocuğun gönül dünyasında tahribatlara neden olabilmekte ve çocuğun bu duyguları ileriki yaşama taşımasına olanak sağlayabilmektedir.
  • Çocuğun sürekli eleştirilmesi, duygu ve düşüncelerine ifade etmesine fırsat verilmemesi: Sürekli olumsuz değerlendirmelere maruz kalan çocuk, artık kendini açmayacak, her şeyi içinde yaşamaya çalışacak, tabiri caizse kabuğuna çekilecektir. Çünkü artık çocuğun heyecanı ve isteği kırılmış, bu giriş imleri budanmıştır.
  • Sürekli başkalarıyla kıyaslanma: Kıyaslanmak, kişiye bu dünyadaki cehennemi yaşatır. Yetersizlikleri yüzüne vurulan, başarı sızlığını iliklerine kadar hisseden çocuk/yetişkin adımlarını artık daha ürkek ve korkuyla atacaktır.
  • Öğrenilmiş Çaresizlik/Facialaştırma: Bireyler, genellikle başlarına gelen olumsuz durumları yalnızca kendilerinin yaşadığını düşünür, zihinlerinde daha da büyüterek olayı facialaştırır ve acılarını daha derinde yaşama duygularına sahip olabilirler. Kişi başarısızlıkla sonuçlanan bir kaç deneyimi sonrası artık gelecekteki girişeceği her şeyin sonucunun da olumsuz olabileceğini düşünebilir. Bu da kişiyi harekete geçmekten alıkoyar. Çünkü ne yaparsa yapsın sonucun arzuladığı şekilde gerçekleşmeyeceğine dair mantıkdışı inançlar içerisindedir.

 

 

 

 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ