<div>Daha temelleri atılırken bile pek çok kişide bir heyecan, bir merak uyandırmıştı. Atatürk Parkı’nın içinden yükselen zarif kubbe ve minareler, şehrin siluetine ayrı bir nefes katmış; yapının kendisi adeta “Ben buradayım” diye fısıldamıştı.</div> <div>Ama sonra bir şey oldu.</div> <div>Yola bakan yüzüne, koca bir duvar konduruldu. Sanki biri, durup dururken bu zarif yapının yüzüne perde çekti.</div> <div>Doğrusu, dilimiz varmıyor “ucube” demeye… Çünkü cami, başlı başına bir estetik. Park dokusunun içine işlenen modern mimarisiyle, hem geleneksel hem çağdaş bir imza. Bir şehir, bir mabediyle güzelleşir; mabed de kendini çevresiyle tamamlar.</div> <div>Fakat o dev duvar…</div> <div>İşte orada kalem duruyor.</div> <div>Çünkü yapı ne kadar harikaysa, duvar o kadar yabancı. Ne selam veriyor, ne göz süzüyor, ne de bir mimari nezaket gösteriyor. Camiyle konuşmuyor, parkla kavga ediyor, yolla inatlaşıyor. Şehrin nefesi varken, o nefese maske takıyor.</div> <div>Elbette güvenlik denilir, mahremiyet denilir, proje gereği olabilir denilir…</div> <div>Ama büyük şehirlerdeki tüm örneklere bakıldığında, camiler şehrin içine açılır; kendini gizlemez, duvar arkasına saklanmaz. Aydınlık yapılar karanlıkla değil, şeffaflıkla anlam kazanır.</div> <div>O duvar ise şehrin en güzel köşesine bir maske olmuş durumda.</div> <div>İnsan sorgulamadan edemiyor:</div> <div>Bu kadar zarif bir yapının çehresini bozmaya gerçekten gerek var mıydı?</div> <div>Bu şehir, parkın ortasında bir mabedi ağırlayacak kadar olgunken; o mabedi, yüksek bir duvar ardına hapsetmek neyin telaşıydı?</div> <div>Belki de sorun duvarın kendisinden çok, duvarın taşıdığı zihniyettedir.</div> <div>Güzel olanı saklama telaşı.</div> <div>Açılması gerekeni kapatma alışkanlığı.</div> <div>Şehrin kalbini betona sarma ısrarı.</div> <div>Oysa estetik cesaret ister.</div> <div>Bir yapı kendine güveniyorsa, görünmekten korkmaz.</div> <div>Şehrin ruhu güçlü ise, duvarlarla değil, açıklıkla var olur.</div> <div>Atatürk Parkı’ndaki cami hâlâ güzel, hâlâ zarif.</div> <div>Ama o duvar…</div> <div>Ne yapıyı güzelleştiriyor, ne de şehre yakışıyor.</div> <div>Bir gün, şehrin vicdanı ağır basar da o duvar yeniden düşünülür mü?</div> <div>Belki.</div> <div>Çünkü şehirler de insanlar gibidir; hatalarının üstüne değil, yüzüne bakıldıkça olgunlaşır.</div> <div>Ve bazen tek bir duvar, bir şehrin estetik hafızasında koca bir leke bırakabilir.</div>