Gelişen dünyanın enerji ihtiyacı, onu sürdürülebilir enerji kaynaklarına zorunlu olarak sevk
etmektedir. Bu fikir ve düşünce, dünyanın her noktasında kendini göstermekte ve hissettirmektedir.
Fikrin ve pratiğin bu yöne hızlı bir şekilde kaydığı bu durum, ülkemizde de çok farklı değildir. Bilhassa
bunu bu bölgenin insanı olarak çok rahatlıkla gözlemleyebiliyoruz. Bu bağlamda enerji kaynaklarından
güneş enerjisi teknolojisiyle elektrik üretimine olan talep her geçen gün artmaktadır.
Peki, nedir bu teknolojiler? Belli başlı iki tanesini burada izah etmeye çalışalım. İlki yüksek bir elektrik
üretim kapasitesine sahip, ancak malzemenin pahalı olmasından dolayı ülkemizde çok yaygın
olmayan solar termal sistemlerdir. Bu sistem; aynalarla bir kuleye yansıtılan güneş ışınlarının,
kuledeki suyu buharlaştırarak, türbinlerden geçerek generatörleri çalıştırmasıyla üretilen elektriktir.
Diğeri ise ülkemizde her geçen gün popülaritesi artan, silisyum malzemesinden üretilmiş güneş
panelinin, güneş ışınlarının panel içindeki elektronları harekete geçirerek üretilen elektrik enerjisidir.
Konunun teknik kısmından biraz sıyrılıp, güneş panelleriyle elektrik üretimini biraz daha irdelemeye
çalışalım. Ülkemizde 2010 yılından sonra şekillenmeye başlayan güneş enerjisi sistemleri, bu güne
kadar büyük bir ivme yakalamıştır. Bu ivmeyle beraber büyük bir sektör payı oluşmuş ve bu sektör 7
sene içerisinde yaklaşık olarak 3 milyon kişiyi istihdam etmeyi başarmış ve her geçen gün çıtayı daha
da arttırmaktadır. Bu sistemin çıkış noktası, insanımızın ihtiyaç duyduğu elektriği kendisi üreterek
ülkemizin artan enerji ihtiyacının azaltmasıydı. Ancak güneş enerjisi yatırımcıları büyük kapasiteli
güneş santrallerine yönelerek kendi elektrik ihtiyacını karşılamak yerine bu işin ticari boyutunu
önemsediler. Bundan dolayı büyük kapasiteli güneş tarlaları bu sektörde zirveyi hep meşgul ettiler. Bu
sebeple de çatılara kurulacak olan güneş enerjisi sistemleri hep geri planda kaldı. Ne yazık ki bugün
evinizin çatısına kuracağınız küçük bir güneş enerjisi sistemiyle arazide kuracağınız büyük kapasiteli
bir güneş tarlasının işletme sürecine getirilene kadar ki tüm süreçler neredeyse aynıdır. Yani çatınıza
kuracağınız bir güneş enerji sistemi büyük bir güneş santrali muamelesi görmektedir. Çatınıza
koyacağınız bir güneş enerjisi sisteminde sürenin bu kadar uzun olması yatırımcıyı bu yatırımdan
doğal olaraktan uzaklaştırıyor. Bunun yanında araziye kurulan güneş tarlaları ürettiği elektriği
şebekeye pompalayana kadar geçen sürede büyük enerji kayıpları yaşamaktadırlar. Ancak çatı
sistemlerinde bu durum farklıdır. Çünkü üreteceğiniz elektriği hemen kapınızın önündeki şehir
şebekesine veriyorsunuz. Bugün üretim yapan güneş enerjisi sistemlerinin neredeyse tamamına
yakını büyük kapasiteli güneş tarlalarının ürettiği elektriktir. Ülkemizde güneş enerjisi kurulu gücü 1.2
GW değerini aşmış durumdadır. Bu rakamın yaklaşık olarak 400,000 evin ihtiyacını karşılaması
anlamına gelmektedir. Bu işin öncüsü olan Almanya’da kurulu olan güneş enerji sistemlerinin çoğu
sanılanın aksine güneş tarlaları değil, çatıların üzerine kurulan küçük güneş enerjisi sistemlerinden
meydana gelmektedir.
Şayet devlet politikası olan ‘’kendin üret, kendin tüket’’ modelini bir yere getirmek istiyorsak,
öncelikle bakış açımızı çatı sistemlerine yoğunlaştırmamız gerekmektedir. Bunun içinde güneş enerjisi
çatı sistemleri önündeki bütün resmi süreçlerin kısaltılıp, bütün süreçleri maksimum bir ay içerisinde
bitmesi gerekmektedir. Arazi ve çatı sistemlerinde üretilen elektriğin kilowatt başına verilen 13,3
dolar-sent’in çatı sistemlerinde kaldırılması makul olabilir ancak onay süreçlerinin uzun olması çatı
sistemlerinin geleceğine çok büyük zararlar verebilir. Nitekim Avrupa’da verilen teşvik miktarları
çoktan düşürülmeye başlandı.
Bilinmesi gerekir ki yenilenebilir enerjiler her koldan geliştirilmelidir. Güneş tarlaları da geliştirilmeli
ama aynı zamanda çatı sistemlerinin de geliştirilmesi gerekmektedir. Çünkü Güneş enerjisinin asli
lokomotifi ve onu geleceğe taşıyacak en büyük katkı çatı sistemlerinden gelecektir. Ancak bu sektörü
sadece belirli bir koldan gelişmesine katkıda bulunmak bu sektörün sağlıklı gelişmesini engeller ve
geleceğine zarardan başka bir şey vermez.
Herkese bol enerjili günler diliyorum.
Bir sonraki yazımızda, Rabbimiz izin verirse Türkiye’deki yerel yönetimlerin güneş enerjisine bakış
açısının ne olması gerektiği konusunda fikirlerimizi siz değerli okuyucularımızla paylaşacağız.