<div>Bazı coğrafyaların kaderi dağla-taşla değil; orada yaşayan insanların birbirine nasıl baktığıyla yazılır. Doğudan batıya giderken değişen sadece şehir isimleri değil, ilişkilerin doğasıdır. Özellikle aşiretçiliğin hâkim olduğu illerde tabelalardan önce, “Kim kimin adamı?” diye sorulur.</div> <div>Aşiretçilik, bir yönüyle aidiyet ve dayanışma gibi görünse de, hakkın değil hatırlının öne çıktığı bir düzeni beraberinde getirir. İhalenin kime verileceği, bir memurun nereye atanacağı, bir okul müdürünün kim olacağı bazen aşiret dengeleri belirler.</div> <div>Bu yapıda adaletin tarafsız işlemesi zordur. Genç biri yetenekli ve çalışkan olsa bile, “doğru soyadı”na sahip değilse önüne görünmez duvarlar örülür. Haklı olmak yetmez; güçlü, bağlantılı ya da “büyük bir aileden” olmak gerekir.</div> <div>Bu düzende en çok da kadınlar ve gençler ezilir. Kadının adı genellikle “kimin kızı, kimin gelini” olarak anılır. Gençler ya göç eder ya da sessizce kabullenir.</div> <div>Modern bir toplumda kişiler soyadına göre değil, liyakate göre değerlendirilmelidir. Elbette dayanışma kıymetlidir ama başkasının hakkını çiğnemeye, adaletsiz bir düzene dönüşüyorsa bu, toplumsal ilerlemenin değil gerilemenin işaretidir.</div> <div>Tüm bu değerlendirmeler ışığında Batman’da kurulan “Batman Aşiretler Platformu” dikkat çekici bir oluşumdur. Ancak şu sorular da ister istemez akla geliyor: Bu platform neyi temsil ediyor? Barışa, adalete ve eşitliğe mi hizmet edecek, yoksa mevcut güç dengelerini tahkim eden bir odak mı olacak? Aşiretçiliği meşrulaştıran değil, sorgulayan bir anlayışa mı dayanacak?</div> <div>Eğer bu platform adaleti değil akrabalığı, liyakati değil sadakati yüceltiyorsa bu gelecek için umut değil, kaygı sebebidir. Çünkü bir toplumun büyüklüğü, kimin kiminle akraba olduğuna değil, haksızlığa uğrayanın da adalete ulaşabildiği bir düzen kurabilmesine bağlıdır.</div> <div>Bu kentte binlerce sorun var ama belki de en yakıcı olanı uyuşturucuyla mücadele. Bunca genç yitip giderken, şimdiye dek bu aşiret platformları neden bir araya gelip de “Gençliğimiz elden gidiyor, herkes mahallesine sahip çıksın” çağrısı yapmadı? Neden ortak bir sorumluluk duygusuyla sokağa, okula, geleceğe dair bir mesaj verilmedi? Eğer gençlik göz göre göre kaybediliyorsa ve bunu dert etmeyecekse, kurulacak her yapı geçmişin tekrarından başka bir şey olmayacaktır.</div>