<div>Geçen haftaki yazımda sadakanın önemi ve sadakanın faziletinden bahsetmiştim. Bu haftaki yazımda, peygamber ( sallallahu aleyhi sellemin) hadisleriyle sadaka vermenin faydalarından bahsedeceğim.</div> Kötü akıbetlerden korur. <div>Sadaka vermek Rabbinin isyan edenlere karşı gazabını söndürür ve kötü ölümü de önler. (Tirmizi, zekât)</div> Belayı defeder. <div>Sadaka belayı defeder ve ömrü uzatır. ( Heysemi, mecmauz zevaid)</div> Günahlara kefarettir. <div>Suyun ateşi söndürdüğü gibi, sadaka da günahları yok eder.) [Tirmizi]</div> Malı bereketlendirir. <div>Vallahi, sadaka vermekle mal eksilmez. O halde sadaka verin!<strong> </strong>[İ. Ahmed]</div> <div>Allah faiz malını mahveder, <strong>sadakaları ise arttırır</strong> ve Allah hiçbir inkârcı günahkârı sevmez. (Bakara, 2/276)</div> Şeytanı kahreder. <div>Sadaka şeytanın belini kırar.<strong> </strong>[Deylemi]</div> İnsanların en kuvvetlisi olur. <div>Enes bin Mâlik’in (r.a) nakline göre Nebiyy-i Ekrem şöyle buyurmuştur:</div> <div>“Allah Teâlâ arzı yarattığı vakit, arz sarsılmaya başladı. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, dağları yaratarak yeryüzüne yerleştirdi ve onu istikrâra kavuşturdu. Melekler dağların kuvvetine hayran kaldılar.</div> <div>«–Ey Rabbimiz, dağlardan daha kuvvetli bir mahluk yarattın mı?» diye sordular.</div> <div>«–Evet, demiri yarattım» buyurdu.</div> <div>«–Ey Rabbimiz, demirden daha kuvvetli bir şey yarattın mı?» dediler. Hak Teâlâ:</div> <div>«–Evet, ateşi yarattım» buyurdu.</div> <div>«–Ey Rabbimiz, ateşten daha kuvvetli bir şey yarattın mı?» diye yine sordular. Hak Teâlâ:</div> <div>«–Evet, suyu yarattım!» buyurdu.</div> <div>«–Ey Rabbimiz, sudan daha kuvvetli bir şey yarattın mı?» dediler. Hak Teâlâ:</div> <div>«–Evet, rüzgârı yarattım» cevabını verdi.</div> <div>«–Ey Rabbimiz, rüzgârdan daha kuvvetli bir şey yarattın mı?» diye yine sordular. Bu sefer Hak Teâlâ:</div> <div>«–Evet insanoğlunu yarattım. Eğer o, sağ eliyle sadaka verir ve bunu da sol eli bilmeyecek şekilde gizlerse, (hepsinden daha kuvvetli olur)» buyurdu.” (Tirmizî, Tefsîr, 113-114/3369; Beyhakî, Şuab, III, 244)</div> <div> </div> <div> </div>