Son zamanlarda hayat pahalılığı, gıda fiyatlarındaki artış, akaryakıttaki artışlar, aklınıza gelebilecek bütün sektörlerde pahalılık almış başını gidiyor ve gerçekten dar gelirliyi oldukça zorlamaktadır.
Köylü, işçi, emekçi, dar gelirli, emekli ve işsiz kime dokunsan bin ah işitiyorsun.
Peki, bu ahı zengin kesim dediğimiz kesimde görüyor muyuz? Sanmıyorum. Çünkü hiç bir şekilde ekonomik zorlukların onları etkilemediğini düşünüyorum, neden? Çünkü bu adamların paraları ve para para kazandırıyor. .
Bu nerden geliyor bilinmez belki birileri bir şekilde para kazanmalarını sağlamış, belki de birileri birilerinden toplayıp onlara vermiştir herhangi bir şekilde.
Mesela şu anda parası olanın bankalardaki faizlerden adlığı kazanç gibi, peki bu bankadaki faizlerden gelen kazanç nerden geliyor, şimdi buna bakmak lazım.
Bu kazanç Üretimden mi geliyor , yani bir yerlerden bir şeyler üreterek mi kazanılıyor, belki az bir kısmı öyle ama inanınki çok önemli bir kısmı üretime dayalı olmayan tabandan toplanan vergilerden elde edilen kazançtan geliyor.
Evet, paraları var ve paraları para getiriyor.
Aslında sistem var olan paraya para veriyor. Yani zengin var olan parasını değerlendiriyor, parasına para katıyor. Yani kapitalizm tam tıkır işliyor.
Peki, işsiz, dar gelirli, emekli ve fakir kesim için öyle bir durum söz konusu mudur, böyle bir çalışma var mıdır, dar gelirlinin de sürekli olarak gelirini artırıcı bir iş imkân sunuluyor mu? Sanmıyorum. Çok zor görünüyor, böyle bir durum yok sanırım.
Maaşlara zam yapılması ve ücretlerin arttırılması ile dar gelirlinin emeklinin, işçinin, memurun bu sorun çözülür mü? Bence hayır! Çözülmez neden çözülmez? Çünkü gelir getirici ciddi bir üretim söz konusu değildir. Verilen zamlar ve ücretler her seferinde tekrar tekrar yetersiz kalıyor, var olan parayı bir yerden alıp başka bir yere aktarma ile çözülmeye çalışılıyor. Yeni kaynak var mıdır? Yeni kaynak yaratılıyor mu veya ücret artışlarına sağlanan kaynak nedir?
-Evet tahmin edebileceğiniz gibi temel kaynak vergidir.
Peki Vergiyi kim ödüyor, vatandaş ödüyor, vatandaştan toplanan o vergiler nereye gidiyor, vergi ile ne yapılıyor, işte efendim yatırım yapılıyor. Ne yatırımı ? alt yapı, üst yapı, eğitim sağlık, savunma biraz da maaşlara vs.. ye gidiyor. Toplanan paranın kullanım şekli nasıl bir şekildir iyi yönetilebiliyor mu, yönetilemiyor mu, vatandaşın hizmetine yeterince sunulabiliyor mu, bunların hepsi var olan soru işaretleri, yani zaten sürekli var olan o paranın döngü şeklinde üretimden gelmeyen tekrar dönmesi ile oluyor bütün bu ödemeler, yeni para getirici kaynak yeni bir çözüm üretilemiyor.
Çözüm nedir? Üretim, hangi üretim? İlk önce üretimin anası olan, temeli üretim olan, tarımsal üretim, ciddi ve bilinçli bir tarımsal üretim, daha sonra tarıma dayalı sanayi üretimi. Neden önce tarım, çünkü gerçek üretim topraktan elde edilen net gelirdir tarımsal üretim,
Yani Dünyada herkesin mutlak derecede muhtaç olduğu öncelikli ve gerçek üretim tarımsal üretimdir.
Peki Ülkemizde tarımsal üretimi yapanlar yaptıkları tarımsal üretimden memnun mudurlar? Hayır, hiçte memnun görünmüyorlar, hiçte şevkle heyecanla üretim yapmıyorlar, çünkü heyecanla şevkle üretim yapılacak bir tarımsal üretim imkanı bırakmamışlar, buruk zoraki ve mecburi bir tarımsal üretim yapılıyor, çünkü emeğinin karşılığını, alın terinin karşılığını gerçekten alamıyorlar tarımsal üretim yapanlar. Ama gerçekten tarımsal üretim yapan üretici, Çoğu zaman da yapılacak başka bir uğraş olmamasından dolayı zorda olsa tarımsal üretim yapmaya çalışıyor.
Tarımsal üretimden Sonra devamında hangi üretim derseniz tabi ki sanayi üretimi, ama sanayi üretimi tarımsal üretim gibi değildir.
Büyük yatırım, büyük emek büyük girdi, büyük enerji istiyor. Peki, bunu ciddi bir şekilde başarmış mıyız? Bence hayır. Ama sonuçta mutlak sanayi üretim olması da kaçınılmazdır.
İşte üretim olmayınca emekliye, işçiye, asgari ücretliye insanca geçimini sağlayabileceği bir ücret ödeyemiyoruz. Hayat şartları zorlaşıyor. Geçim sağlanamıyor, iyi bir hayat idame edilemiyor.
Bakın, bu fakirlik zenginlik meselesi ötede beri var olan ve sürekli olarak hayat mücadelesine konu olmuş bir meseledir.
Bir zamanlara Robin Hood karakteri olan bir hikâye vardı. Bu hikâye sanırım televizyon dizisine, sinema filmine, televizyonlarda çizgi filme konu olmuş bir hikâyedir.
Robin Hood karakteri sanırım İngiltere’de Aslan Yürekli Richard’a karşı haydut karakterli olarak bilinen bir karakter ve Robin Hood karekteri zenginlerden para alıp, aldığı parayı fakirlere veren bir halk kahramanıdır.
Robinn Hood’un bütün hayat mücadelesi , İngiliz kıralı Aslan yürekli Richard a karşı geçmiştir, Aslan Yürekli Richard İngliz kralı olup 3. haçlı seferini düzenlemiş ve bizzat haçlı seferine katılmış, güçlü askeri karakteri olan ve geçekten cesur olan bir kraldır.
Aslan yürekli Richard 3 Haçlı seferi ile Kudüs’ü almaya çalışmış, bazı askeri savaşları Selahattin Eyyubi ordularına karşı kazanmış olsa bile Kudüs’ü alamamış ve Selahattin Eyyubi ile anlaşma imzalamak zorunda kalmış ve geri dönmüştür.
İşte Robin Hood Aslan yürekli Richard’a karşı hayatı boyunca mücadele etmiş, zenginlerden para alıp, aldığı parayı fakirler verirmiş ve İngliz halkının büyük bir kahramanı olmuştur.
Bölgemizde yine haydut olarak lanse edilen, fakir fukara babası olarak bilinen ve esasında namus meselesi yüzünden bir köy ağası ile arasında çıkan bir olaydan dolayı adam öldürüp eşkiyalığa soyunan Koçero da Robin Hood karakterine benzer bir karakterdedir.
Robin Hood’un gerçek olup olmadığı hususu net olmasa da Koçero gerçekten Beşiri köylerinde yaşanmış Alikan (Pencinara) aşiretinden olan Beşiri ve Kurtalan çevresinde nam salan meşhur bir eşkıyadır.
Koçero da aynen Robin hood gibi Zenginlerden para alır, aldığı parayı Fakirlere dağıtan bir kişiydi, Koçero Selda Bağcan ve Ahmet Kaya gibi ünlülerin şarkılarına konu olmuş, Yusuf Hayaloğlu nun Şiirlerinde dile gelmiş bir halk kahramanıdır.
Hata bir seferinde o dönemlerde Batman TPAO da mühendis olarak çalışan, eski devlet bakanı Siyasetçi Esat Kıratlıoğlu nun da görev sırasında, Batı Raman’da bulunduğu çalışma ekibindekiler ile birlikte yolunu kesmiş ve ondan da para almıştır.
Koçero aldığı parayı fakir fukaraya dağıtan bir şahıs, Koçero birde zulme, zorbalığa karşı gelen bir şahıstı, bir de fakir fukarayı tembihlerdi : “size karışan olursa bana mutlaka haber salın” siz karışanların hakkında gelirim diye.
Şimdilerde ise Şimo diye bir karakter var. Şimo öyle bir karekterdir ki o da fakir fukaradan topladığı parayı hiç gözünü kırpmadan zengine veren, bir karakterdir.
Ama Şimo öyle bir ustalıkla alıyor ki kimsenin ruhu duymuyor.
İşte, Bankalarda ödenen faiz Şimo nun topladığı bu paradan sağlanıyor.
Şimdi size bir soru:
-Robin hood belli ve İngiliz.
- Koçero da Belli Beşirli,
-Peki, Bu Şimo Kim?
-Bakayım kaç kişi bilecek.