Ruh sağlığı; düşünce, duygu ve davranışların iyi olma halidir. Tüm yaşamı etkilediğinden büyük bir önem arz eder ve en temel sorunların başında gelir.
Ruh sağlığımızı bozan bir çok neden var. Bu yazımda yalnızca şiddetten mütevellit ruh sağlığı bozulmalarını ele almak istedim.
Toplumun temel yapı taşı olan bireyin psikolojisi sağlam değilse aile fertlerinin de ruh sağlığını bozabilir; bu durum bir şekilde topluma sirayet eder ve toplumun yaşam kalitesini düşürür.
Çevremizde şiddetten dolayı ruh sağlığı bozulan pek çok insan bulunmaktadır.
Geçenlerde evin temizliği için bir kadın çağırmıştım, hakkında şirketten az çok bilgi edinmiştim. Eve geldiğinde tebessüm ederek “Ooo Fatma Hanım, hoş geldiniz, hoş geldiniz.” dememle kadının yüzüne geniş bir gülümseme yayıldı. Az sonra kadın hoşnut bir edayla içeri geçti ve koridorda, duvarın dibine adeta pelte gibi yığılıp ağlamaya başladı. Ne olduğunu anlamaya çalışarak kadına baktım.
“Bir şey mi oldu?” diye sorduğumda, ağlamaklı bir sesle, “Yok, yok. Bir şey yok. Onca yıldır temizliğe gidiyorum, hiç kimse beni bu şekil karşılamadı, hiç kimse bana ‘hanım’ diye hitap etmedi.” dedi. “Belki misafir karşılamayı bilmiyorlardır.” diyerek kadının gönlünü hoş etmeye çalıştım. Bu kez kahkahalar attı. Fatma tıpkı nisan ayı gibiydi; bir bulutlanıyor, hüngür hüngür ağlıyor, sonra güneş gibi parlayıp kahkahalar atıyordu. Bir yandan çalışıyor, bir yandan yaşadıklarını anlatıyordu. Tüm yaşadıkları, sağlam psikolojiye sahip olmayan kişilerin ona yaşattıklarıydı.
Fatma’nın anlattıklarından dilhûn olmamak elde değildi; kadın çok zor günler yaşamıştı.
Ruh sağlığı iyi olmayan bu kadın bir aileyi geçindiriyor, beş çocuk büyütüyordu. Fatma’nın bulunduğu ortam ne kadar sağlıklı olabilir ki? Böyle ortamlarda yetişen ne çok insan var ve maalesef bu gibi yerlerde büyüyenler genelde sorunlarla boğuşuyor hem ruh hem de beden sağlıklarını koruyamıyor, yaşam süreleri kısalabiliyor.
Çalıştığım kurumların birinde kırk- kırk beş yaşlarında bir bey vardı. Bir selam veriyor, bir vermiyordu. Aynı işe baktığımızdan zaman zaman soru soruyor ama çoğu zaman ya cevap alamıyordum ya da azarlayıcı bir üslupla karşılık veriyordu. Sonraları fark ettim ki adam neredeyse her gün biriyle tartışıyor, kaba kuvvete başvuruyordu. Dairede huzur bırakmamıştı; gün yoktu ki kavgası konuşulmasın.
Bir gün odama gelip karşımdaki boş masaya oturdu. Mihaniki bir hareketle omuzlarını kaldırıp indirdi. “Ben gün yüzünü görmedim.” dedi. “Çocukken hep dövüyordu. Gençliğimde tüm kazancımı alıp har vurup harman savuruyordu, şimdi de yaşlandı, bana musallat oldu. Onu doktorlara götürüp getirmekten yoruldum. Vallahi yoruldum, vallahi maddi manevi beni bitirdi. Eşimle, çocuklarımla da bu yüzden tartışıyoruz. Ne olacak bu halim bilmiyorum,” Başını iki avucunun arasına alıp dalıp gitti. “Kimden bahsediyorsunuz?” dediğimde soruyu iki kez tekrarlattı ve “Babamdan” deyip çıkıp gitti. Bu konuşmanın üzerinden çok geçmedi adam kalp krizinden öldü.
Ruh sağlığı bozuk bir birey sağlıklı düşünemez, sağlıklı karar veremez, sağlıklı davranamaz.
Yine çalıştığım kurumlardan birinde dört kadın aynı odadaydık. Odaya Sultan adında bir kadın daha geldi. Gelir gelmez “Oda çok kirli, temizleyelim mi?” dedi. “Tamam.” deyip temizledik. Ardından çay isteyip sohbete başladık fakat Sultan ne çay içti ne de sohbete katıldı; temizlik yapmaya devam ediyordu. Sonra fark ettim ki kendi dosyalarını sulandırılmış çamaşır suyuyla silip rafa yerleştiriyor. “Ne yapıyorsun, zehirlenirsin?” dediğimde, “Yok yok, zehirlenmem. Ben hep çamaşır suyu kullanırım, anca temizlenir.” dedi. Bir süre sonra kalemleri bile yıkayıp çamaşır suyuyla siliyordu. Bu davranışları her mesai sabahı rutin hale getirmişti.
Sultan’ın babası altı evlilik yapmıştı. Eşlerinin hepsi birkaç doğumdan sonra ölmüştü. Sultan babasının ikinci eşindendi. Kendi annesi de iki kız doğurduktan sonra vefat etmiş; kızcağız yıllarca üvey annelerin şiddetine maruz kalmıştı. İçindeki travmayı temizlikle bastırmaya çalışıyordu.
Bir gün Ayten adlı arkadaşımızın annesi vefat etmişti. “Hadi birlikte başsağlığına gidelim.” dedik. Sultan, “Ölmüşse ölmüş, bana ne! Benim de annem öldü.” deyip çalışmaya devam etti. Dört çocuk annesiydi; evliliği sürdüremedi, eşinden ayrıldı.
Bu tür insanlar yalnızca kendilerine değil, çevrelerine de zarar verebiliyorlar. Üç yıl aynı odada çalıştığımız için her gün çamaşır suyu kokusuna maruz kalıyorduk. Bir arkadaşımız astım hastası olduğundan odada duramıyordu; ancak idarenin yer sıkıntısı olduğundan Sultan’ı tek başına bir odaya alamıyorlardı.
Sultan gibi hem kendi sağlığını hem de çevresindekilerin sağlığını bozan daha nice örnek var.
Yazın kavurucu sıcaklarında herkes damda yatarken gecenin bir yarısı bir kadının ağlama ya da çığlık sesleriyle uyanıyorduk. Adam, çocukken babasından gördüğü şiddeti şimdi eşine ve kızına uyguluyordu. Koca bir mahallenin huzurunu kaçırıyordu. Bunlar sağlıklı bir bireyin yapacağı şeyler değildi.
Şiddetin her türlüsü ruh sağlığımızı bozar.
Ünlü fizikçi Stephen Hawking’in ilk eşi Jane Hawking, üç çocuk ve engelli eşle yıllarca ilgilenmişti. Ancak Stephen’ın hastalığı ilerledikçe Jane’e karşı despot tavırlar sergilemeye başlamıştı. Kadın, uçakla bir yere giderken fark ettiği yoğun korkunun aslında Stephen’ın davranışlarından kaynaklı olduğunu söylüyordu. Ne yaparsa yapsın Stephen onu azarlıyor, sevgiden mahrum bırakıyordu. Bu süreç kadının ruh sağlığını ciddi şekilde bozmuş.
Şiddet kiminde korku yaratırken kiminde de derin bir güvensizlik oluşturabiliyor. Bir mesai arkadaşım şöyle anlatmıştı:
“Çalıştığım kurumun birinde birim amiri bana mobbing uyguluyordu. Sürekli azarlıyor, insanların yanında beni değersizleştiriyor, ötekileştiriyordu. Her defasında karşı çıkmama rağmen bende adını koyamadığım bir korku, derin bir güvensizlik ve agresif davranışlar oluşmaya başladı.”
Daha yazılacak nice örnek var. Dileğim, bu örneklerin azalmasıdır. Bunun için toplum temelli çalışmalar yapılması, bireylerin eğitilmesi, bilinçlendirilmesi ve ruh sağlığını iyileştirmeye yönelik destek hizmetlerinin artırılması gerekir.
Ruh sağlığının iyi olması; sağlıklı, huzurlu ve kaliteli yaşam demektir.
Tüm zorluklara rağmen ruh sağlığımızı koruyabilmek, zor koşulların üstesinden gelebilmek ve de uyum sağlayabilmek için bireysel hedefler belirlemeli, mental sağlığımızı güçlendirecek aktivitelerde bulunmalıyız.
Ruh sağlığı iyi bireyler yetiştirilmesi dileğiyle… sağlıkla kalın.