Hayat paradokslarla doludur. Bu paradokslar, hayatın sırlarını barındırır. İlim, hikmet ve irfan merkezli bir yaklaşımla bu paradokslar arasındaki ilişki ve ahengi görmek lazım.
Aliya İzzetbegoviç, “Eğer gece olmasaydı yıldızlı gök yüzünün muhteşem manzarasından mahrum kalacaktık. Dolayısıyla ışık bizi “görmek”ten mahrum bırakırken karanlık “görme”mizi sağlamaktadır.” diyerek paradokslar arasındaki ilişki ve ahenge dikkat çekmektedir. Begoviçin bu tespiti ilginç değil mi? Güneş ve gündüz, gökyüzünün o muhteşem manzarasını görmemize mâni olurken, gece karanlığı, görmemizi sağlamaktadır. Hatta zifiri karanlık daha net görmemizi sağlamaktadır Bu Paradoksları anlamak, aralarındaki ilişkiyi idrak etmek, evreni ve evren içindeki Kevni ayetleri anlamamıza, algılamamıza ve kavramamıza yardımcı olur. Bu da ancak; olayları ve olguları parçacı değil, bütüncül bir yaklaşımla yaklaşmamıza bağlıdır.
Batı düşünce sistematiğinde “İnsan insanın kurdudur.” Bu düşünce yaklaşımı parçacı olduğu ve evrenin özü, özeti ve varlık dünyasının en şerefli, en onurlu ve değerli varlığı olan insan için bu tanım, küçük evren demek olan ve “en güzel şekilde yaratılan” insana yapılabilecek en büyük kötülüktür. Medeniyet tasavvurumuzun İrfan düşünce sistematiğinde, “İnsan, insanın yurdudur, sığınağıdır”. Sığınağımız ve yurdumuz demek olan dostlarımızı iyi seçelim ve çoğaltalım. Zira toksik maddeler maddeyi, toksik düşünceler düşünceleri ve toksik insanlar da insanları zehirler. Bu zehirden uzak durmamız herkesin yararınadır. İrfan Mektebinden geçmeyen, irfanın deruni ve derinlikli düşüncesinden nasibini almamış olanlar da bunu anlayamazlar. Bilinmelidir ki, parçacı yaklaşım, hakikati parçalar. Parçalanan hakikat, hakikat olmaktan çıkar. Bütüncül yaklaşımla, olayları ve olguları değerlendirmemiz gerekmektedir. Bilimsel yaklaşım da bunu gerektirir.
Medeniyet tasavvurumuz, bu bütüncül ve ilmi yaklaşımın gereği olarak bütün insanları; ya insanlıkta eş veya dinde kardeş kılarken, Beşerî sistemler; parçacı bir yaklaşımla insanlar arasında olması gereken insani bağları parçalamakta, ötekileştirmekte ve “İnsan insanın kurdudur” prensibini uygulayarak, dünyayı cehenneme çevirmektedir. Oysa bizim medeniyet tasavvurumuz, “Bütün insanlığın kurtuluşu olmayan bir kurtuluş, hiçbirimizin kurtuluşu olamaz” bütüncül yaklaşımıyla, insanlığa kurtuluş, huzur ve sükûn istikametini sunmaktadır.
N.Hiçyılmaz,“İnsanı güzel veya çirkin yapan sureti değil, siretidir. Fakat suretler bir sinevizyon gibi siretleri yansıtır” diyerek irfani boyuta dikkat çekmiştir. Zira insanın iç dünyasında var olan güzellikler ya da çirkinlikler dışarıya yansır ve siretini tayin eder. Küpte ne varsa dışarıya o sızar.
Aliya İzzetbegoviç “Hayat, inanan ve Salih ameller işleyenler dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur. “Diyerek “Efradını cami, ağyarını mani” yani dört-dörtlük bir açıklamayla Vel-Asr Süresini tefsir etmektedir.
Sadi Şirazi’ye sormuşlar, Her zaman mutlu olabilmenizdeki hikmet nedir?
Sadi Şirazi cevap vermiş:
“Kalıcı olmayan şeye gönül bağlamam…
Yarın bir sırdır, onun için endişelenmem.
Dün bir hatadır, hasretini çekmem…
Bugün de hediyedir, kıymetini bilirim…”
Evet, Sadi Şirazi yaşadığımız hayatı ve bu hayatı nasıl yaşamamız gerektiğini çok veciz bir şekilde izah etmektedir. Zira hayat, üç safhadır: Geçmiş, An ve Gelecek. Yani; Mazi, Hal ve İstikbal. Akıllı insan, hayatını inşa ederken bu üç safhaya dikkat etmeli ve meşru dairede dolu dolu yaşamalı. Zira,“Meşru dairedeki keyif, keyfimize kafidir.” Bu üç safhayı şöyle değerlendirmeliyiz: Hiçbir komplekse kapılmadan, geçmişimizi değerlendirirken, eksi ve artılarımızı önümüze koymalıyız. İçinde yaşadığımız anı dizayn ederken, geçmişteki eksilerimizi minimize ve artılarımızı maksimize ederek dopdolu bir hayatı yaşayalım. Geleceğimizi inşa ederken, yine geçmişimizden dersler çıkararak, maksimum artılarla ve minimum eksilerle hayatı inşa etmek durumundayız. Zira geçmişimiz bizim bireysel tarihimizdir. Bireysel tarihimizden azami derecede dersler çıkararak, içinde yaşadığımız anı ve geleceğimizi Bilge İnsanların o hikmetli ve nezih yaklaşımlarını dikkate alan bir perspektifle hayatımızı inşa edersek hem kendimize hem ailemize hem çevremize hem de bütün bir insanlığa faydalı oluruz.