?>

“ÖTEKİ” İLE HEMHAL OLMAK

Prof. Dr. Şemsettin Dursun

1 hafta önce

İnsanımızın en önemli sorunlarından biri “Reaksiyoner Mevzilenmedir.” Temel sorunlarını “Öteki” üzerinden tanımlamasıdır. İşin en vahim yanı, ötekini tanıma, anlama ve kavrama yerine, onu tanımlamasıdır. Bizler, dışımızdaki insanları kendi ölçülerimize göre onları tanımlayamayız. Bu tavır, üstenci ve kibir kokan bir bakış açısı olup, aramıza duvarlar örer, konuşmamızı, tanışmamızı, hemhal ve hemdert olmamızı engeller. Hz.Ali, “Bütün insanlar ya yaratılışta eşimiz ya da dinde kardeşimizdir.” diyerek en geniş manada Medeniyet tasavvurumuzun evrensel bakış açısını ortaya koymuştur. Bu bakış açısında hiçbir bireyin ya da toplumsal kesimin dışlanması, ötekileştirilmesi söz konusu değildir. Aksine bu bakış açısı bütün bir insanlığı kucaklayan, yardımlaşmayı ve sosyal dayanışmayı kapsayan en geniş manada bir yaklaşım tarzıdır. Bu kucaklayıcı ve onurlandırıcı bakış açısı, bütün insanlığın özlemle ihtiyaç duyduğu ve herkesin yararına olan bir bakış açısıdır. Zira, “Bütün insanlığın kurtuluşu olmayan bir kurtuluş, hiçbirimizin kurtuluşu olamaz.”
Kemal Sayar, “Özellikle güven endeksi düşük toplumlarda insanlar buhran zamanlarında şüphe adacıkları oluşturur. Her düşünce gettosu, ötekine şüpheyle yaklaşmaya başlar. O zaman da paranoya, başat ruh iklimi olur çıkar. Güveni önce biz tamir edeceğiz, “kayıp arkadaşımızı” bularak.
Yasımızı tutacağız, kaybettiklerimizi hatırlayacağız. Etkin bir umuda ihtiyacımız var, cesaretle sarmalanmış bir umuda!” diyerek yanlış giden şeylerin üzerine-üzerine gitmemiz gerektiğini, olumsuzlukları olumluya dönüştürmek için, içten gelen bir çabayla hareket etmemiz gerektiğini veciz bir şekilde açıklamaktadır.
Bir konuşma ve tavır alma ahlakına ihtiyacımız var. Söylemle eylemin örtüştüğü bir ahlaka ihtiyacımız var.  Bütün farklılıklara rağmen acı çeken, mustarip olan her kim varsa ona iyilikte bulunmak insan olmanın gereğidir. “Acı duyuyorsan canlısın, başkasının acısını duyuyorsan insansın.” Bunu tersten okuduğumuzda, başkasının acısını duymayanın, düştüğü konum aşikardır.
İçinde yaşadığımız bu evren artık bir köye dönüşmüştür. Evren, bizim köyümüz, artık. Bu evrenin çocuğu olarak, evrende olup bitenlere bigâne kalamayız. Evrendeki olayları ve olguları sağlıklı düşünmenin yolu evrensel bir bakış açısıyla yola revan olmaktan geçer. Bu evrenin bir alt kümesi olan dünyadaki her bir insan farklı bir sese, farklı bir yüze ve farklı yankıya sahiptir. Bu farklılıkların tanışması, birikimlerini paylaşması, hemhal ve hemdert olması ayrı bir zenginliktir. Her insan bir muhatap bulma arayışı içindedir. “Bebeğin zihni yeterince aynalanır ve kendine muhatap bulursa daha iyi gelişir. Bugün insan beyninin ancak sosyallik içinde gelişen bir organ olduğu” bilimsel olarak ispatlanıştır.
Medeniyet tasavvurumuz; Sosyalleşme, yardımlaşma, sosyal dayanışma, empatik yaklaşım, diğerkâmlık gibi temel unsurlar üzerine inşa olmuştur. Dışımızdaki insanlarla iletişim kurmak, sohbet etmek, birçok sorunun, problemin çözümüne yardımcı olur. Sahabe ve sohbet kavramlarının etimolojik kök anlamları aynıdır. Sahabeyi Kiram, Peygamber efendimizin sohbet halkasında olan güzide insanlardır. Dolayısıyla Ashab, sohbetin insanıdır. Sohbet, insanı oluşturur, olgunlaştırır. Medeniyetimizin bu güzelliklerini hayatımıza taşımak, bu güzellikleri doya-doya yaşamak ve bu vasıflarla çevremize rol model olmak hepimizin yararınadır. Bütün bunlar; ötekileştirme, yok sayma ve dışlama gibi hastalıkların panzehridir.
Medeniyet tasavvurumuzda; dışlama, ötekileştirme, öteleme, görmezden gelme gibi olumsuzluklar yoktur. Aksine; kucaklama, yardımlaşma, ekmeğini ve acısını paylaşma söz konusudur. Bir düşünür, “Öteki, sadece benim gördüğüm biri değil, aynı zamanda beni gören biridir. Bana baktığı sürece de benim kendim olduğumu hatırlamamı mümkün kılar. Öteki için var olmayı ben seçmedim ama ötekine gözüktükçe, kendi olmayı seçerek, başkasının gözünde kendim olmayı deneyebilirim.” diyerek, “Öteki” olarak adlandırdığımız insanlarla ne kadar ilişki içinde ve bağımlı olduğumuzu, olmamız gerektiğini ifade etmektedir.
İnsan, aidiyet duygusunu taşıyan bir varlıktır. Bu aidiyet duygusunu sosyal bir empatiye dönüştürerek, dışımızdaki diğer sosyal katmanlarla duvarlar örerek değil, köprüler kurarsak o zaman yaratılış fonksiyonlarına uygun tarzda davranmış oluruz. Böylece sosyal katmanlardaki muhtemel ötekileştirmenin önüne geçerek; Sosyal barış, dayanışma ve kucaklamayı gerçekleştirmiş oluruz.
YAZARIN DİĞER YAZILARI