“Alemin özü” demek olan insan; merhamet, fıtrat, adalet, nezaket ve nezahet duygularına ayarlıdır. Bu duygular arasında güçlü bir ilişki ve bağ vardır. Bu bağ, güçlendirildiği oranda fıtrata uygun bir hayat inşa olur. Böylesi bir hayatı inşa eden bireyler ve toplumlar, bu dünya hayatını adeta bir mutluluk adası haline getirmiş olur.
Her insan “küçük bir evren” hükmündedir. Bu evrenin her bir organın, kedine has fonksiyonları vardır. Her bir fonksiyon; görevini, işlevini olağanüstü bir duyarlılık içinde yerine getirmektedir. İnsan vücudunu oluşturan organlar arasında olağanüstü bir eşgüdüm, bir uyum, ahenk ve düzen vardır. Herhangi bir organdaki rahatsızlık, doğal olarak eşgüdüm içinde olduğu diğer organları da etkilemektedir.
İlimin, bilimin kaynağı olan beyin ile sevginin, aşkın, imanın ve irfanın membaı olan kalb arasında çok yakın bir ilişki vardır. Kalb aynı zamanda gönül demektir. Kalbi merhametle yüklü, irfan ehli insanlar, “gönül insanı” olarak tarif edilirler.
Kemal Sayar, Merhamet Devrimi adlı eserinde şunları söyler:
“Merhamet, gönlün zekasıdır. Gönlün başlı başına bir zihni vardır. Nörobilim, beynimizin sağ ve sol yarım kürelerinin farklı görevlerinin olduğunu, sol yarım kürenin daha çok öğrenme ve mekanik mantık üzerine yoğunlaştığını, bununla birlikte sağ yarım kürenin daha çok bilinç dışı, hızlı ve duygu odaklı kararlar aldığını göstermiştir. Fakat gönlün zekâsı bu ikisinin farklı işlevlerini aşan bir güce sahiptir. Gönlümüzün elektromanyetik gücü, beynimizdeki sinir hücrelerinin gücünü binlerce kez aşacak boyuttadır. Hormonların ve sinirsel iletici maddelerin etkisi ile gönlümüzün gücü ve yaptırımı, her iki yarım kürenin de etkisini aşıyor. Mantık ve bilinçli düşünce, çabuk, kıvrak ve bilinçdışı analizlerle beynimizde birleşiyor ancak yine de ne yapacağımızla ilgili son kararı gönlümüz veriyor.
Nörokardiyoloji bilimi, kalbin kendi duyu organları olduğunu keşfetti. Kalbin “ganglia” isimli sinir hücrelerinin tenimizden aldığı uyarıları doğrudan kalbimize ilettiği artık biliniyor. Bununla birlikte kalbin 40 ayrı sinir yolu vasıtasıyla mimiklerimizin oluşumunu sağlayan mikro kaslarla bağlantısı olduğu da bilinmektedir. Tüm bu bulgular insan beyninin sanıldığının aksine bütün gücü elinde tutmadığını kanıtlıyor.” (4)
Gönül(Kalb) ve beyin arasındaki bu ilişki, uyum ve koordinasyon olağanüstüdür.
Peygamber efendimiz (sas), doğan her insanın “İslam fıtratı” üzerine doğduğunu ifade eder İnsan, bu fıtrat üzere; merhameti, adaleti, nezaketi ve nezaheti kuşanırsa farklı bir dünyaya uyanır.
Sahip olduğumuz bütün organlarımızın hakkını vererek ve ihtiyaç duydukları gıdalarla onları buluşturarak, zihinsel ve fiziksel bakımdan güçlenmemiz gerekmektedir. Özellikle, beyin ve kalb arasındaki koordinasyonun ve etkileşimin farkında olarak hayatımızı inşa etmek, fıtrata uygun tarzda bir yaşamı sürdürmek demektir.
Aklı barındıran beyin ile merhameti barındıran kalb arasındaki yakın ilişkiyi esas alarak, İnsanların “ben” merkezci bir yaklaşımla değil, “biz” merkezci bir yaklaşımla fıtrata uygun tarzda yaklaşarak ve empatik davranarak, “öteki” olarak adlandırılan insanlarla iletişime girerek, merhamet duygusunu bütün toplumsal katmanlara yaymak suretiyle yepyeni bir dünyaya uyanmak gerekmektedir. Bunun herkesin yararına olduğu açıktır.
Beyin-kalb koordinasyonu, ilişkisi ve uyumu ufkumuzun ötesinde bir durumdur. Beynimize ve kalbimize iyi bakalım. Bunlar, yaratıcının bize en büyük armağanıdır.
(4) Merhamet Devrimi, Kemal Sayar ve Alperen Manisalıgil,2021, 6. Baskı, Timaş Yayınları, İstanbul