SON DAKİKA
hava
Advert
Google News

BATMAN’A “ALAYLI” LAZIM!

Son Güncelleme :

2020-06-24 08:55:16

Sevgili dostlar

Hatırlayacağınız üzere eskiden herkes çocuklarını ustaların yanında yetişmesi için ve çocuğunun eğitimle beraber meslek sahibi olabilmesi için gayret sarf ederdi.

Her usta birer öğretmen gibiydi…

Anne ve baba çocuğunu ustaya emanet ederken, ustalarda hem meslek öğretir hem de ustalığın adabını, şerefini, saygı ve sevgiyi öğretirdi.

Lakin son zamanlarda küçük sanayi esnafı bir zamanlar esnaf  kendi sanatlarının bir diğer nesile geçirmek için çırak ve kalfa arayışında.

Yeni nesil anne ve babalar çocuklarını maalesef ustalara artık emanet etmiyor.

“Okusun adam olsun öğretmen, mühendis, doktor olsun” istiyor.

Hal böyle olunca da sanayi esnafı sanatkarlar çırak ve kalfa usta yetiştiremiyor.

Yani alaylı mezunu yok olacak (eskiden alaylılara çekirdekten yetişme usta veya esnaf denirdi) bugün ustalar; “biz ustalığınızı mesleğimizi kime teslim edeceğiz?” endişesi yaşıyorlar...

Alaylı olmak okul gibi değildir, uygulamalı derstir ve uzun bir mekteptir aç bırakmaz açıkta bırakmaz.

“Altın bilezik” deniyor sanat için.

Bunda doğruluk payı var gerçekten bir sanatkar usta aç kalmaz, karnını her zaman doyurur, hayatını da kurar ve her zaman iş garantisi vardır onun için.

Ama yeni nesil buna taraftar değil, eskiler çocukları hayata kazandırmak içim mutlak bir ustanın yanına çırak verirlerdi.

“Eti senin kemiği benim” diye de emaneti mühürlerlerdi, bu sözle usta baba yarısı gibidir çırak olarak başka ağabeyleri de olurdu daha sonra ileriki yılarda kalfa ve ustalığa terfi ederlerdi.

Usta bir babadan farksızdı, çırak için elinden geleni yapardı, hem iş öğretir yetiştirir hem üst baş alır hem haftalık harçlık verir yani bir evladı gibi sever sayardı…

Ha iş  konusunda disiplin ön plandadır, iş disiplininde de usta her zaman serttir.

Zira her bir bakış önemlidir her hareket doğru yapılmalı ve iyice ezberlenmelidir, bu yüzden işyerinde usta iş başında iken disiplini elden bırakmaz böyle görmüş böylede uygulamak zorundadır, zira ustalık basit bir şey değil her bir civatanın her bir çekicin her bir makasın her bir parçanın anlamı ve ilmi farklıdır, dikkat ve odaklanmak şarttır.

Bu yüzden ustalar sevgilerini gülüşlerini içlerinde saklarlardı ta ki ellerindeki çıraklar kalfalılığa oradan da ustalığa terfi edene kadar.

Bir kalfa iyi yetişse de asla ustasını geçmez, sabır eder ustasının gün gelip onu ayıracağını bilir bu yüzdeden sabır eder ve zamanı gelince usta kalfayı önce evlendirir sonra sermaye verir kalfasına bir dükkan açar ve gönderir artık onunla işi bitmiştir yeni nesli yetiştirme vaktidir usta için!

Yani zanaat ustaları yarı bir babadır…

Hani derler ya “bana bir harf öğretenin bin yıl kölesi olurum” işte ustanın yetiştirdiği yeni ustalar da ustalarını asla unutmaz ziyaret eder ve her zaman bilgilerinden faydalanır.

Yani sevgili dostlar zanaatkarlık kutsal bir meslektir!

Herkesin çocuğu kendine göre narin ve özeldir, kimse çocuğuna kıyamaz bu normal ama bu gün bir oto tamircisi, bir camcı, bir terzi, bir kaynakçı, bir marangoz birmeslek grubunun kazandığı para da az değildir, bu meslekler ölümsüzdür ve dünyanın her terinde geçerlidir.

Günümüzde artık okumuş çok insan var, hatta Üniversite bitirmiş gençler var, işsiz, aylak aylak dolaşıyor bu çocuklara bir sürü masraf ediliyor okumaları için, ve de fedakarlık bazıları simit satarak çocuğunu okutuyor belki eli ekmek tutar diye ama çoğu işsiz kalıyor, bu gençler ve hayatlarını bir türlü kuramıyorlar çünkü yaşamamayı hala başkasının elinde anne ve babanın...

Sonuç  çoğu zaman koskoca bir hiç, ne çocuklar ne anne babalar bunları hak etmiyor!

Hayal kırıklığının yanı sıra depresyon da cabası, geçen bir seyyar satıcı arkadaşımıza demeç verdi dört Üniversite bitirmiş boşta kalınca da işportacılık yapmaya başlamış.

Ne yapsın adam aç mı kalsın? Bir şekilde karnını doyurması lazım, diplomayı mı yesin?

Bu vatana sanatkar da lazım arkadaşlar.

Çırak lazım, kalfa lazım, usta lazım işin özü “Alaylı” lazım…

Tamam parası pulu imkanı olan işte kendi işi hazır olan gençlerimizi aileleri ayırıyorum,

Ama bazı  aileler günü kurtarmak uğruna  yanlış yoldan gidiyor.

Çocuklar su satıyor, eline tartı veriliyor, çekirdek sattırıyor, simit sattırıyor.

Tamam onlarda güzel çocuk ekonomiyi tanıyor, ama çırak olarak yetiştirirseniz yani bir ustaya “al oğlan sana emanet” derseniz onu ileriki hayatını garantiye alırsınız.

Sigorta girişi etkeni başlar, hem okulunu okur hem meslek öğrenir böylelikle sizin de yükünüz azalır.

Ben okumasın demiyorum ki, hem okulunu okusun hem çıraklık okulunu okuyup sertifikasını alsın kendi kendini yetiştirsin.

Hem askerden geldi ne iş yapar kaygınız da olmaz işi hazır zaten kafa yormadınız kimseye el pençe durmasınız Allah’tan başka.

Sevgili okurlar…

Çocuklarınıza balık yemeyi değil, balığı tutmayı öğretin!

Hoşça kalın ..

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

DİĞER YAZILARI