?>

MEZARLAR 3 YILDA BİR AÇILIP ÖLÜLER GEZDİRİLİYOR

Nizamettin İzgi

5 gün önce

Madagaskar’ın yüzde 85’i Hıristiyan ama, gelenek ve görenekleri çok farklı. İnsanların oturacak ev yapamazken, imkansızlıktan sazlıktan yapılmış kulübelerde yaşarken ölüleri için tuğla ve betondan oda büyüklüğünde mezar yapıyor ve ölülerini ayrı ayrı tabutlara koyuyorlar. Yol boyunca gördüğümüz bu mezarları biz ev sanırken, rehberimiz bunların mezar olduğunu anlattı ve bir yerde durarak buranın fotoğraflarını çektik.
Rehber, halkın inanışına göre her ölünün tabutu 3 yılda bir mezar evden çıkarılıyor ve ölü için köyde şenlik yapılıyor. Omuzlarda taşınan tabutla dans eden, oyun oynayan ölü yakınları ve köylüler akşam saatlerinde tabutu tekrar mezarlığa koyup kapıyı kilitliyorlar.

HOROZ DÖVÜŞLERİ EN BÜYÜK EĞLENCELERİ

Yol alırken mola verdiğimiz bir şehir meydanında büyük bir kalabalığın olduğunu görünce bizde oraya doğru yöneldik. Yuvarlak bir alan etrafında toplanan yüzlerce kişi horoz dövüşünü izliyorlardı. Horozların sahipleri, 2-3 dakikada bir suya batırdıkları süngerleri horozlarının kafasına ve vücuduna sıkıyorlardı. Çünkü saatlerce süren bu dövüşte hayvanlar yoruluyor ve bitkin duruma düşüyorlardı.
Biz sonucu beklemeden buradan ayrılmaya karar verince horoz dövüşünü izleyenler de beyaz olduğumuz için bize şaşkınlıkla, biraz da hayranlıkla bakıyor ve bizden bir şeyler bekliyorlardı.

KİLİSEDE OLAYLAR ÇIKMASIN DİYE ÖZEL AYİN

Miandrivazo şehrindeydik. Burada da farklı yerleri geziyoruz. Bir tarafta bir hareketin olduğunu görünce hemen o yöne yöneldik ve kalabalığa karıştık. O gün Pazar günü değildi ama geldiğimiz yer bir kiliseydi ve kilise bembeyaz giysiler giyen yerel halkla doluydu. Herkes ayakta ayini dinliyor ve birlikte dua ediyorlardı. Hemen cep telefonumu açıp katılımcılarla papaz ekibini görüntülemeye başladım. Yaklaşık 70-80 metre yürüyüp papaz heyetinin yanına kadar gittim, çekimi yapıp döndüğümde bu kez herkesin yüzünü görüyordum. İnsanlar kameraya bakıp gülümsüyorlardı.
Kiliseden çıkarken kapı girişinde bir gencin trans halde dua ettiğini farkedip onu da rahatsız etmeden ve haberi olmadan çektim. 3-5 dakika sonra ayin bitmiş ve insanlar kiliseden ayrılmaya başlamıştı. Rehberimiz Cem beye bugün Pazar olmamasına rağmen neden herkesin beyazlar giyip kiliseye geldiğini ve dua ettiğini sordum. Rehberimiz, ülkede yaşanan olaylar nedeniyle böyle bir etkinlik düzenlendiğini ve herkesin buna katılarak kimsenin ölmemesi, yaralanmaması ve ülkenin huzura kavuşması için dua ettiklerini söyledi.

YİYECEKLER TAVUK AYAĞI, DANA DERİSİ, ÇİĞ BALIK VS.

Tura katılanların ortak görüşü, birçok evde yemeğin pişirilmemesiydi. Çünkü imkanları yoktu, onun yerine çok az parayla dükkanlardan pirinç ve tavuk ayağı alıp karınlarını doyurabiliyorlardı. Tavuk, kaz, kuru balık (çiroz) ve benzeri şeyleri satan seyyarlar bizim aracımıza da gelip o yiyeceklerden almamız için adeta yalvarıyorlardı. Ancak bilmediğimiz, tanımadığımız yiyecekleri hele hele hijyenin sıfır olduğu bir yerde yemek yemek akıl karı değildi.
Bunun dışında sabit dükkanlarda bize benzer nohutlu pilav satanlar vardı ama, onlarınki nohutsuzdu! Çünkü ürettikleri pirinç onların yaşamasını sağlıyor ve Türk lirasıyla bir kilo pirinç 6-7 liraya geliyordu.

TENCERE FABRİKASI DEDİKLERİ DÖKÜMHANE…

Şimdi de Apaturami şehrindeyiz. Bir pazarın içinden geçerek atölye denemeyecek kadar berbat bir yere gittik. Burası, Madagaskar’ın bütün mutfak eşyalarını üreten bir atölyeydi. Onlar da kutu kolaların boşlarını toplayıp eritiyor ve onlardan mutfak eşyaları dahil, oyuncak, minyatür figürler yapıyorlardı. Ama o işyeri ne sağlığa, ne hijyene uygun değildi, çünkü her taraf pislik içindeydi.
Rehberimiz, eritilen aliminyumdan yapılan tencereleri gösterdi ve bunların her tarafa satıldığını belirtti. Bunun dışında hediyelik dökümler de turistler içindi, bizde sıkı pazarlıktan sonra bazı şeyler aldık.

TÜRKİYEYE DÖNÜŞ VE FİNAL…

Madagaskar’ın başkentinden yaklaşık 900-950 kilometre Doğu’ya gittikten sonra bu ülkenin uçağıyla 1 saatlik yolculuktan sonra tekrar Başkente döndük. Bir hafta içinde ortalık yatışmışa benziyordu. Sabah rehber eşliğinde vanilya, karabiber, safran ve bir miktar süzme bal ile aile fertlerine o yöreye özgü hediyeler aldıktan sonra hava alanına geldik.
Çekin işlemlerimizi tamamlayıp beklemeye koyulduk. Saat 15.15’te havalanan THY. 300 kişilik uçağında ancak 60 yolcu vardı. 1.5 saat sonra indiğimiz Maritus ülkesinden gelen yolcular uçakta tek kişilik yer bırakmadı, hatta bir çift İstanbul’a gelmek isterken yer yokluğundan bayan uçağa bindi, eşi ise ertesi güne kaldı. Maritus’tan havalandıktan sonra kısa zamanda yemek servisi başladı ve yemekten sonra yolcuların büyük kısmı uykuya daldı. Saat 03.00 sıralarında kahvaltı servisi yapıldı, saat sabahın 05.30’unda da İstanbul hava alanına iniş yaptık ve arkadaşlarımıza veda ederek herkes kendi memleketine döndü.
Aslında anlatılacak, yazılacak çok şey var ama, sizleri sıkmamak için bu kadarla yetiniyorum. Dilerim bir müddet sonra başka ülkelerde gördüklerimi de yine sizler için kaleme alırım. Hoşça kalınız.
YAZARIN DİĞER YAZILARI