?>

SEBEP HER NE OLURSA OLSUN, DEYDİ Mİ?

Nizamettin İzgi

10 saat önce

Geçen haftanın sonunda Eskihamur (Nevale) köyüne dönen bir ailenin aracına açılan ateş; dört canı, bir baba, bir anne ve iki masum çocuk yüreğimizi de toprakla birlikte gömdü. Kan davası, intikam, cahiliye devri… Biz bunların geride kaldığını, insanlığın biraz olsun akıl ve vicdanla ilerlediğini sanarken, maalesef karanlık alışkanlıklar tekrar hortladı. Hiçbir dinde, hiçbir insani értikte yeri olmayan bu katliam, sadece o köyde değil tüm Batman’da, hatta ötesinde büyük bir infial yarattı.
Olayın soğuk tablosunu düşünün: 6 ve 12 yaşındaki kardeşler, mermi yağmurundan kaçmak için arabadan iniyor; kaçışları, daha doğrusu o masum bedenlerin korunamayışı, vicdan sahiplerini hıçkırıklara boğuyor. Tetiğe basanların aklında ne vardı? Paranın mı, eski bir husumetin mi, yoksa kanı donduran bir nefretin kör ettiği ruhların mı? Anne ve çocuklar… Onların hangi suçu vardı bu dünyada? Bir can daha eksiltmek adına hangi hesap, hangi kibir, hangi cehalet bir insanı öldürmeyi haklı çıkarabilir?
Bu topraklarda büyüdük; komşuluğun, akrabalığın, insanlığın değerini öğrendik. Ama ne yazık ki bazen gözlerimiz kanla kapanıyor, beyinlerimizse akıl ve merhameti terk ediyor. Bir aileyi paramparça eden o pusu, geride kalanları ömür boyu devam edecek bir karanlığa itti. Aile fertlerinin mezarları başında kalan yakınları için hayat, bir daha asla eskisi gibi olmayacak; belki köylerini terk edecekler, belki her adımda o acının yankısını hissedecekler.
Adalet yerini bulacak — elbet ki yargı organlarımız soruşturacak, planlayanlar, silahı bulanlar, pusuya yatanlar tek tek ortaya çıkarılacak. Zanlılar hakkında en ağır cezaların istenmesi, toplumun vicdanındaki adalet duygusunun bir yansıması; çünkü bazı yaralar ancak böylece hafifletilmeye çalışılır. Ama unutmamalıyız: hiçbir ceza eksilen canları geri getirmeyecek, hiçbir mahkeme sütunu kaybolan umutları yerine koymayacak. İş işten geçtikten sonra duyulan pişmanlık, vicdan azabının ne kadar ağır olursa olsun, geri dönmeyecek bir zamanı tamir edemez.
Şunu açıkça ve yüksek sesle sormak zorundayım: Allahaşkına, bu aileden ne istediniz? Dünya malı, bir anlaşmazlık, geçmişten kalma bir husumet—bunların hangisi iki masum çocuğun canına mal olmaya değdi? Sizlerin parası belki bir yere gitti; ama gözlerinden, ellerinden, gülüşlerinden, bir ailenin geleceğinden çaldıklarınız asla geri gelmeyecek. Bu suça karşı toplumun öfkesi anlaşılabilir; herkes en ağır cezayı dileyecek. Ama öfkeyle adaletin birbirine karıştırılmaması, hukukun doğru işlemesi de bir o kadar önemli.
Batmanlılar üzgün, kırgın ve öfkeli. Bu acı kolay kolay silinmeyecek; bir süre sonra başka şehirlerde, başka sohbetlerde bu katliam hatırlatılacak, bizim kim olduğumuz konuşulacak. Oysa biz biraz anlayış, biraz akıl, biraz insaf, biraz iz’an ve medeniyet beklerken karşılaştığımız manzara, bir aileyi yok etmek oldu. Yazık bize. Yazık o aileye. Yazık insanlığa.
Hoşça kalınız.
YAZARIN DİĞER YAZILARI