MEHMET EMİN EKMEN'İN AĞZINDAN:
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili hemşehrimiz Mehmet Emin Ekmen, cezaevlerindeki yoğunluğu gündeme getirdi.
Hiç bir yorum katmaksızın sayın Ekmen'in cezaevlerinin durumu ve hükümlü ve tutukluların sayısı ike çözüm yollarını gösteren açıklamasını paylaşıyorum:
“Türkiye’de cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı, her ay yeni bir rekorla gündeme geliyor.
Cezaevlerinde 356 bin 710 hükümlü, 62 bin 484 tutuklu bulunuyor. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün 1 Eylül 2025 tarihli verilerine göre, toplam 419 bin 194 kişi cezaevinde bulunuyor. Cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamı olan bu sayı, yalnızca Ağustos ayı içinde 6 bin kişilik artışa işaret ediyor. Bugün cezaevlerinde görülen yoğunluk, basit bir
suç istatistiği değil; adalet sistemindeki kırılmaların, toplumsal politikalardaki
yetersizliklerin ve yargı sistemine güvensizliğin çarpıcı bir göstergesidir. Şu anda
cezaevlerinde, 356 bin 710 hükümlü, 62 bin 484 tutuklu bulunuyor. Cezaevlerinde bulunan çocuk sayısı 5 bine ulaşmış vaziyette. Hükümlü 1.270, tutuklu 3.323 çocuk var. Cezaevlerinde bulunan çocuk sayısı 5 bine ulaşmıştır. 5 bin çocuk sayısı, adalet sistemi kadar sosyal devlet anlayışının da sınıfta kaldığını ortaya koyuyor. Bu tablo eğitimden yoksunluk, yoksulluk, aile içi şiddet ve sosyal politikaların yetersizliğinin sonucudur. Cezaevindeki kadınların sayısı ise 19 bine yaklaşmıştır. Kadınlar için cezaevlerinde yeterli sosyal ve psikolojik destek mekanizmaları bulunmamaktadır. İnan Mutlu’nun araştırmasına göre, 2009 yılında her 100 bin kişiden 163’ü cezaevindeydi. Bugün ise, her 100 bin kişiden 490’u cezaevindedir.
Bu oran, Türkiye’yi dünyada cezaevi nüfusunun en hızlı arttığı ülkeler arasında
Amerika’dan sonra ikinciliğe taşımıştır. Cezaevinin dolup taşmasının en önemli nedeni
vatandaşın hakkına yargı eliyle ulaşamaması, ahlaki ve ekonomik çöküntü nedeniyle suç işlemenin sıradanlaşması, yargı sisteminin geç işlemesi, cezalandırmanın ve cezaların
infazındaki caydırıcılığın ortadan kalkmış olmasıdır. Öte yandan derdest ceza dosyası sayısı 2 milyon 325 bini aşmış durumda. Her ay binlerce yeni dosyanın sisteme eklendiği bu tablo, yargının işleyemez hale geldiğini ve adil yargılanma hakkının giderek kâğıt üzerinde kaldığını gösteriyor. Benzer bir manzara İcra dairelerinde daha
çarpıcı biçimde ortaya çıkıyor. 2024 sonunda 22 milyon 673 bin olan icra ve iflas
dosyaları, 2025 Eylül ayı itibarıyla 24 milyon 478 bine ulaşmış durumda. Yalnızca 9 ayda yaklaşık 1,8 milyonluk artış, vatandaşın borç yükünden çıkamadığını ve milyonlarca ailenin icra tehdidi altında yaşamaya devam ettiğini ortaya koyuyor. Ortaya çıkan durum, toplumda hem yargılananların, hem de icralık olanların giderek arttığını, toplumun adalet ve ekonomi arasında sıkışıp kaldığını kanıtlıyor. Ceza mahkemelerinde bekleyen dosyalar adalet krizine, icra dairelerinde biriken dosyalar ise ekonomik krize işaret ediyor.
Rakamlardan ibaret olmayan bu tablo, adaletin geciktiği ve geçim umudunun ise
tükendiği bir ülkenin resmidir.
Cezaevine değil, adalete yatırım yapılmalı. Ekmen, “Cezaevlerinin her ay binlerce kişiyle dolması, toplumsal barışa katkı sağlamadığı
gibi ekonomik olarak da büyük bir yük oluşturmaktadır. Cezaevi kapasitesinin
genişletilmesi için yapılan yatırımlar, sosyal politikalara aktarılacak kaynakların
azalmasına yol açmaktadır. Bu ülkede sorun; adaletin gecikmesi, geçim umudunun
tükenmesi ve toplumsal düzenin zayıflamasıdır. Çözüm ise cezaevlerinin duvarlarını
yükseltmekten ziyade adaletin ve özgürlüğün temellerini sağlamlaştırmaktır."