?>

AMERİKA NOTLARI (3)

Nizamettin İzgi

4 gün önce

VE AMERİKA-TÜRKİYE MİLLİ MAÇINDAYIZ.

Türkiye Milli takımının Amerika ile özel bir maç yapacağını önceden biliyordum. Onun için Peron spor sahibi sevgili Murat'a rica edip 4 adet Milli takım forması yapmasını istedim. Sağolsun formaları hediye etti, bende beraberimde Amerikaya getirdim.
Maçın oynanacağı Connecticut eyaletinin
Easthartford şehri ile aramızda 5 saatlik mesafe vardı. Erkenden kalkıp yola koyulduk. Maç yerel saatle 15.30'da başlayacaktı. Stada yaklaştığımızda trafik kilitlendi. 30 dolar park ücreti vererek stattan 900 metre uzaklıkta park yeri bulabildik.
Yağmurun altında ıslana ıslana stada giderken şemsiyeli olanları şanslı sanıyorduk. Stad girişinde polis şemsiyeleri alıyordu. Tahminen 25-30 bin kişilik Pratt-Whitney stadyumuna girdiğimizde maça daha 30 dakika vardı ama yağmur durmadan yağıyordu. Stadın her tarafında Türk bayrakları sallanıyordu. Milli takım formaları dışında Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor ve diğer takımların formalarını giyen taraftarlar vardı. Seyirciler karışıktı. Amerikalılar ile Türk taraftarlar yan yanaydı. Amerikalılar "USA-USA" diye tezahürat yapınca bizimkiler anında "Türkiye-Türkiye' diye bağırmaya başlıyorlardı. Ve maç başladı. Daha 1.ci dakikada kalemizde golü görünce şaşkınlığa uğradık. Daha sonra attığımız 2 golle Amerikayı hazırlık maçında 2-1 mağlup ettik. Maç sonunda onlarca kişi sahaya atlayıp Barış, Arda, Kerem ile diğer futbolcuların formalarını almak istediler ama güvenlik hiç birini yaklaştırmadı.
Maçtan hemen sonra yola koyulduk.
Türklerin ve Arapların ağırlıklı olarak yaşadığı Peterson şehrine girip yemek molası verdik ama tüm Türk restoranları doluydu ve sıra bekleniyordu. En iyi dönercide sıramızı bekleyip gerçekten çok güzel İskender yiyip yolumuza devam ettik. Eve vardığımızda zaman gece yarısını bulmuştu.

DENİZ ÜRÜNLERİ RESTORANINDAYIZ

Birçok kişinin gördüğünde tiksindiği balık dışındaki deniz ürünlerini (Sea food) bir önceki gidişimde de tercih etmiştim. Yengeç, Karides, Kalamar, Midye, Mısır ve patatesten oluşan menümüz yine poşet içinde geldi. Önceden önlüklerimizi taktık, sonra yengeçin bacaklarını kırmak için penseler geldi, ardından da yemeğe başladık. Yengeçin ayağını kırdığınızda bembeyaz bir et çıkıyor ve onu yiyorsunuz, Karides ve kalamarla midyeyi zaten biliyorsunuz. Ekstra Karides isteyip iyice doyduk. Poşetin içindeki yemek suyunu da kaşıkla midemize indirdik. Gerçekten çok lezzetliydi.

BAŞAK PASTANESİ TIKLIM TIKLIMDI

New Jersey'de çok sayıda Türk market, kasap,  restoran ve pastane var ve hepsi de çok iyi işler yapıyorlar. Gittiğimiz Başak pastanesinde Eren Günaydın isimli genç bizi karşıladı. Türkiyeden geldiğimi öğrenince çay ve diğer yediklerimizin parasını almadı. Amerikalılar tezgahın önünde kuyruk oluşturmuştu. Her türlü pasta ve tatlının satıldığı Başak pastanesinde çay 3 dolar, sütlaç ise 10 dolardı. Müşterilerin çoğu baklava-börek yerine Treliçe ve yaş pastaları tercih ediyorlardı. Tabi ki, Türklerin buralarda başarılı olmaları bizi mutlu etti.
YAZARIN DİĞER YAZILARI